16 Şubat 2012 Perşembe

RTE'YE (BAŞBAKAN'A) MEKTUP


GALİB BARAN’DAN ERDOĞAN’A ÖZEL…

Sevgili ve Değerli Evlat!
Sayın Başbakan,

Bu “name”yi kemâl-i ciddiyetle, ehemniyetle ve sindire, sindire okursan ülkeye çok daha iyi hizmet etmeyi öğrenirsin. Üstelik de çok daha “usta/kâmil” bir Başbakan olursun…
Bana gelince...
Yıllar önce Turgutreis’e yerleşen, TUBİKOM’u (Turgutreis Belediyesini İzleme Komitesi) kuran, Belediyenin kararlarını, etkinliklerini ve yanlışlarını izleyip halka duyuran, Halkın ve devletin kaynaklarının, holdinglere, şirketlere ve bilumum akrabaya “peşkeş” çekilmesini önlemek için çalışan, “yurdunu ve milletini özünden çok sevme’yi”, öğrenen;, Kendisini, “Turgutreis’in Turgutreis’i ve Turgutreislileri Turgutreislilerden daha çok seven delisi” şeklinde tanımlayan, erdem öğreten bir Bakırköylü…(BKZ: “Yurttaşsız Demokrasi”;  Prof. Dr. M Akif Çukurçayır; sayfa 299)
Bakın bizim için başka neler yazıyor Sayın Prof. Çukurçayır o kitabında:
“Evlat !
Sormadan edemeyeceğim… Senin Belediye Başkanı olduğun yıllarda benzer bir komite, örneğin İSBİKOM (İstanbul Belediyesini İzleme Komitesi) kuruldu mu?...
Eğer (keşke) Kurulsaydı?…
Şimdi senin Belediye Başkanı olduktan sonra neler kazandığına bir göz atalım:
Recep Tayip Erdoğan, belediye başkanı olduğu 1994’te 5 milyar 110 milyon liralık (141 bin 160 dolar) servet beyan etti. Erdoğan’ın serveti 2005’te 1 trilyon 780 milyara (1 milyon 346 bin dolar) çıktı” ( Milliyet; 6. 02. 2006)
İstanbul’da düzenlenen 4. BM En Az Gelişmiş Ülkeler Konferansı’nda konuşan Başbakan Tayyip Erdoğan, “günde 1.25 dolardan az harcayan on milyonlarca insanın bulunduğu bir dünyada kimsenin masum olmadığını söyledi”. (Milliyet ; 10. 05. 211)
Aslında, böylesine acı bir gerçeği böylesine açık yüreklilikle söyleyebilen trilyoner Erdoğan’ın “hakkını” yememek lâzım!!!???
Erdoğan’ın hakkını yememek lâzım da;  günde 1.25 dolardan az harcayan milyonlarca insanın bu şekilde yaşamak zorunda kalışının nedenlerinin ya da sorumlularının kim olduğunu da düşünmek lâzım!!!
Benim Turgutreis’e yerleştikten sonra başlattığım “okul dışı eğitim” olarak tanımladığımız, insanı davranışlarını ve nedenlerini araştırdığımız çalışmaları yaparken kazandıklarıma gelince: Bilinçlendim, bencillikten (hodkâmlıktan) kurtuldum, “yasa bağımlısı, diğerkâm bir kişi” oldum, “yurdu ve milleti özden çok sevme “ilkesi”ni özümsedim, işlevi aşağıda açıklanan Bilinç Üniversitesi’ni kurdum…
Senin kazandıklarının yanında : “cim karnında bir nokta”… 
Evlat!
Bilmeni istediğim asıl gerçek:
Yukarıda bahse konu, ‘cim karnında bir nokta’ olarak tanımladığım özellikleri kazanırken, zaman, emek ve çaba dışında benim gibi bir emekli için servet sayılacak meblağlar da harcadım:
İstanbul Ataköy’deki evimin satışından elime geçen (o zamanın parasıyla) 90 milyar TL’yi ve iki yıl önce (2009), Ziraat Bankasından borç olarak aldığım 15 bin TL’yi sözü edilen çalışmaları finanse etmek için kullandım…
Evlat!
Şimdi, yukarıda sözü edilen, günde 1.25 olardan az harcayan on milyonlarca insanın bulunduğu bir dünyada kimsenin masum olmadığını söylediğin Konferans’ta olduğun kadar açık yüreklilikle cevaplamanı istediğim bir soru:
Senin gibi bencil (hodkâm) başbakanların (şunu bil ki, bir zamanlar ben de bencil bir insandım) yönettiği bir dünyanın günümüzdekinden farklı olması, senin deyişinle on milyonlarca insanın 1.25 dolardan daha fazla harcaması mümkün mü ???!!!...
Başbakanların bencilliğinden söz edişimin seni şaşırtmadığını umarım… İnsanın bencil bir varlık olduğunu sözlüklerden öğrenebilirsin. İstersen gel, bencillik konusunda Ruhbilim Uzmanı Sayın Ergün Arıkdal’ın ne dediğini görelim:
“Bizim halkımız vicdan sesini dinlemek istemiyor çünkü çok materyalist olmuş durumda. Çok bencil bir milletiz biz. Bu memleketin; bilim adamından, ekonomistten, iyi siyaset adamından ziyade, vicdanının sesini çekinmeden ortaya koyabilen, gerçekten yürekli, gerçekten sevebilen insanlara ihtiyacı var. Bizim para, bilgi, şöhret, sandalye severlere değil, birtakım menfaatler uğruna “üç maymunlar’ı” oynayan insanlara değil, tam tersine vicdan sesini ifade etmeye çalışan, seven, uyum sağlayan, ortak alan kurabilen insanlara ihtiyacımız var. Bizim asıl sıkıntımız buradadır.” (“Evrensel İnsan” ; Ergün Arıkdal; sayfa 222)
Bu “name’yi”  bana darılmadan, kızmadan okuyabildinse kutlarım…
Diğer taraftan; nasıl bilinçlenebileceğini, bencillikten kurtulabileceğini, “yasa bağımlısı diğerkâm bir kişilik” kazanabileceğini, “Yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni nasıl özümseyebileceğini öğrenmek ve başta da işaret ettiğim gibi, bu ülkeye çok daha iyi hizmet etmek ve bu dünyada benzeri olmayan bir başbakan olmak istersen;, Sana can-u gönülden, hiçbir karşılık beklemeksizin, yardımcı, kabul edersen, danışman olmağa hazırım…
Malum!!!... Herkesin  “usta” olduğu bir alan var!!!…
Saygılarımla
Galip BARAN
Bilinç Üniversitesi (1) Kurucusu
TEL: (0252) 382 34 77 / (0535) 844 84 76

E-POSTA: galipbaran@ttmail.com

(1) : “Bilgi Çağı”  üniversitelerinin, zamanla Bilinçoloji Ana Bilim Dalı’na dönüşebilecek “Bilinç Enstitüsü” ya da “Bilinç Kürsüsü” gibi bölümler kurmalarına yardımcı olmak; böylece, yalnız bilgili değil aynı zamanda bilinçli mimar, mühendis, doktor, sosyolog, psikolog, antropolog v.b., Meslek mensuplarının yetişmesine katkıda bulunmak, daha açık deyişle, tam bir “felaket” biçiminde tanımlanan, “Bilgi Çağı”nın doğal sonucu olarak “iklim değişikliği” yaşayan dünyanın bencil (hodkâm) sakinlerinin “Bilinç Çağı”nı ve “Bilinçlendirici Eğitim anlayışı”nı ” İDRAK etmelerini sağlamak.”… Şeklinde açıkladığımız Bilinç Üniversitesi’ni kurdum.








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder