3 Ekim 2012 Çarşamba

BENCİL MİLLET…


BENCİL MİLLET…

“Bizim halkımız vicdan sesini dinlemek istemiyor çünkü çok materyalist olmuş durumda. Çok bencil bir milletiz biz.  Bu memleketin; bilim adamından, ekonomistten, iyi siyaset adamından ziyade, vicdanının sesini çekinmeden ortaya koyabilen, gerçekten yürekli, gerçekten sevebilen insanlara ihtiyacı var. Bizim para, bilgi, şöhret, sandalye severlere değil, birtakım menfaatler uğruna “üç maymunlar”ı oynayan insanlara değil, tam tersine vicdan sesini ifade etmeye çalışan, seven, uyum sağlayan, ortak alan kurabilen insanlara ihtiyacımız var. Bizim asıl sıkıntımız buradadır.” ( “Evrensel İnsan” / Ergün Arıkdal/ Ruh ve Madde Yayınları/ sayfa 222)

T.C. BAŞBAKANLIK HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI


T.C.
BAŞBAKANLIK
HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI

SAYI: HM.O.KAF.03. 03/                                                                                    22. 11. 01 *  89387

KONU: Galip BARAN’ın Başvurusu


BAŞBAKANLIK
Halkla İlişkiler Daire Başkanlığı


İLGİ: 26.10.2001 tarih ve B.02.0.BHİ- 9933 sayılı yazınız.

İlgide kayıtlı yazınızla, yazınız ekinde yer alan Turgutreis Gönüllüleri Temsilcisi Galip BARAN tarafından gönderilen dilekçenin incelenerek cevaba esas teşkil edecek bilgilerin tarafınıza gönderilmesi talep edilmiştir. Söz konusu dilekçede “Türkiye’yi Dış Borç Yükünden Kurtarma” amaçlı bir kampanyanın Turgutreis Gönüllüleri tarafından başlatılmasının düşünüldüğü ifade edilmektedir.

Turgutreis Gönüllülerinin Temsilcisi olarak sözü edilen kampanya için “gönüllü vergi” olarak ilgilinin yapmak istediği katkı ve aktif olarak çalışma isteği takdir edilmesi gereken bir davranış olup halkımızın Türkiye’nin Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı’na ve ülkenin sorunlarına sahip çıkma yönünde ne kadar bilinçli ve duyarlı hareket ettiğini göstermektedir.

Bununla beraber, 1050 sayılı Kanunun üçüncü bölümünde gelir bütçesi altında yer alan 39.maddesinde “ Kanuna dayanmadıkça hiçbir vergi, resim (ve harç) salınamaz ve alınamaz, vergi resim (ve harçlara) ilişkin tarh ve toplama usulleri kanun ve tüzüklere göre düzenlenir. Genel Bütçe Kanunu her yıl vergi, resim (ve harçların) toplanmasına izin verir” ifadesi gereğince “gönüllü vergi” olarak bile adlandırılsa dış borç ödemeleri dahil herhangi bir kamu hizmetine karşılık olarak devlet aracılığıyla bağış ve yardım toplamak için yasal bir düzenleme yapılması gerekmektedir. Söz konusu yasal düzenlemenin yapılması halinde belli bir amaca yönelik olarak bağış ve yardımların toplanabilmesi mümkün olabilecektir.

Sivil toplum örgütlerinin kamuyu temsilen denetim ve izleme görevini de üstlendikleri dikkate alındığında: bu örgütlerin, kendi inisiyatifleri doğrultusunda başlatacakları kampanyaların kamu açıklarının azaltılması ve kamu tasarrufunun artışında toplumsal bir bilincin oluşturulması hususunda da yardımcı olabileceği düşünülmektedir.

Bilgilerinize arz olunur.
                                                                                                     
                                                                                              
                                                                                            E. Ferhat Emil
                                                                                         Müsteşar yardımcısı

SAYIN CÜNEYT ÖZDEMİR,


SAYIN CÜNEYT ÖZDEMİR, (CNN)

BU AKŞAMKİ PEOGRAMDA DÜNYANIN EN PAHALI BENZİNİNİ KULLANMAMIZI LONUŞACAĞINIZI ÖĞRENİNCE, 31. 01. 2012 TARİHLİ ÖNCEKİ BİR MESAJI GÖNDEREREK, KENDİMİ HATIRLATARAK SÖZE BAŞLAMANIN YARARLI OLACAĞINI  DÜŞÜNDÜM...

EN PAHALI BENZİNİN NEDENİ:

İNSAN BENCİL (HODKÂM) BİR VARLIK VE HODKÂM VARLIK VERGİ ÖDEMEZ, VERGİ KAÇIRIR (KUL HAKKI YER). ÇEVREYİ KİRLETİR, AŞIRI TÜKETİR, TRAFİK KURALLARINI İHLÂL EDER.

VERGİ DAİRELERİNDE "ÖDEDİĞİN VERGİ SANA HİZMET OLARAK DÖNECEKTİR" ŞEKLİNDE BİR YAZI GÖRÜLÜR. AMA NAFİLE. BU YAZI BENCİL (HODKÂM) VARLIĞI IRGALAMAZ...


BU SORUNUN AŞILABİLMESİ İÇİN BENCİL (HODKÂM) VARLIĞIN DEĞİŞMESİ SENCİL (DİĞERKÂM) BİR VARLIĞA DÖNÜŞMESİ GEREKİYOR..

BEN YILLAR ÖNCE BU OLAYI YAŞADIM. "KİRA GELİRİ VERGİSİ" VE "VERASET VE İNTİKAL VERGİSİ" KAÇIRDIM. KUL HAKKI YEDİĞİM HALDE DAHA SONRA 5 EYLÜL 2001 TARİHİNDE "GÖNÜLLÜ VERGİ" ÖDEMEK İÇİN BAŞBAKANLIĞA BAŞVURDUM. HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI BU BAŞVURUMLA İLGİLİ OLARAK "YASAL DÜZENLEME" YAPILMASI GEREKTİĞİ YOLUNDA ÖRNEĞİ EKLİ GÖRÜŞÜ BİLDİRDİ. ANCAK BÖYLE BİR DÜZENLEME YAPILMADI. SAYIN ALİ BABACAN BU BAŞVURUM İÇİN TEŞEKKÜR ETTİ. VE "BU KONUDA YAPILAN ÇALIŞMALAR DEVAM ETMEKTEDİR" ŞEKLİNDE BİR YANIT VERDİĞİ HALDE BİR BAŞVURUMDAN BİR SONUÇ ALAMADIM.

HÜKÜMET, VERGİNİN "GÖNÜLLÜ" OLANINI DEĞİL, "ZORUNLU" OLANINI TERCİH ETTİ, NE YAZIK Kİ..

DÜNYANIN EN PAHALI BENZİNİNİ KULLANMAMIZ, DÜNYANIN EN BENCİL (HODKÂM) VARLIKLARI OLDUĞUMUZUN EN AÇIK GÖSTERGESİDİR.

BENCİL (HODKÂM) İNSANIN "VERGİ BİLGİSİ" OLMASINA KARŞI "VERGİ BİLİNCİ" YOKTUR...

BENCİL (HODKÂM) İNSAN "ÇEVRE", "TASARRUF" VE "TRAFİK" KONULARINDA DA BİLİNÇSİZDİR...

BEN, BİLİNÇ KONUSUNDA SÖYLEYECEK SÖZÜ OLANLARI DAVET EDECEĞİNİZ BENİM DA KATILACAĞIM BİR PROGRAM YAPMANIZI ÖNERİYORUM...

 ÖNERİYORUM, ZİRA LAFLA PEYNİR GEMİSİ YÜRÜMÜYOR...

SELAMLAR... 

Galip Baran
Bilinç Üniversitesi (1) Kurucusu
02 Ekim 2012

5 Eylül 2012 Çarşamba

Dr. Ömer Dinçer


 Dr. Ömer Dinçer
Milli Eğitim Bakanı
ANKARA

KONU:  “Trafik sorununu halkın işbirliğinde çözme ve demokrasiyi tabana yayma projesi”nin İlk ve orta öğretim okulları müfredat  programına “uygulama dersi” olarak konulması talebimin dikkate/ciddiye alınması ve bu konuda Hayat Boyu Eğitim Genel Müdürlüğü yetkilileriyle/uzmanlarıyla yüz yüze görüşmeme olanak sağlanması.

İlgi (1) :  Turgutreis Akçaalan İlköğretim Okulu Müd.ne yaptığım 23. 03. 1991 tarihli başvuru
İlgi (2) :  Milli Eğitim Bakanlığına (Hikmet Uluğbay’a) yaptığım 19. 09. 1997 tarihli başvuru
İlgi (3) :  Bodrum Kaymakamlığına yaptığım 17. 10. 1997 tarihli başvuru
İlgi (4) :  Bodrum İlçe Milli Eğitim Müd.nün 21. 10 1997 tarih ve 186609-B.4.M.4.48.01-02-322/3054 sayılı cevabı
İlgi (5) :  Muğla Milli Eğitim Müd.nün 25. 12. 1997 tarih ve B.08.4.MEM.4.48.00.04-050/29356 sayılı cevabı
İlgi (6) :  Milli Eğitim Bakanlığına (Hikmet Uluğbay’a) yaptığım 29. 07. 1998 tarihli başvuru
İlgi (7) :  Bodrum Kaymakamlığına yaptığım 10. 03. 1998 tarihli başvuru
İlgi (8) :  Bodrum Kaymakamlığına yaptığım 19. 06. 1998 tarihli başvuru
İlgi (9) :  Bodrum Kaymakamlığına yaptığım 06. 07. 1998 tarihli başvuru
İlgi (10): Karayolu Güvenliği Yüksek Kuruluna yaptığım 3. 08. 1998 tarihli başvuru 
İlgi (11): Cumhurbaşkanlığına yaptığım 30. 08. 1998 tarihli başvuru
İlgi (12): Cumhurbaşkanlığı Gen. Sekreterliğinin 15. 09. 1998 tarih ve B.01.0.YKB.02-02-1622-4840 sayılı cevabı
İlgi (13): Milli Eğitim Bakanlığına (Hikmet Uluğbay’a) yaptığım 29. 09. 1998 tarihli başvuru
İlgi (14): Karayolu Güvenliği Kuruluna yaptığım 12. 03. 1999 tarihli başvurum 
İlgi (15): Karayolu Güvenliği Yüksek Kuruluna yaptığım 15. 03. 1999 tarihli başvuru 
İlgi (16): Karayolu Güvenliği Yüksek Kuruluna yaptığım 01. 10. 1999 tarihli başvuru 
İlgi (17): Karayolu Güvenliği Yüksek Kuruluna yaptığım 30. 08. 2000 tarihli başvuru 
İlgi (18): Milli Eğitim Bakanlığına yaptığım 29. 07. 2002 tarihli başvuru
İlgi (19): Cumhurbaşkanlığı Gen. Sekreterliğinin 08. 08 2002 tarih ve B.01.0.YKB.02-83-6132 sayılı cevabı
İlgi (20): Milli Eğitim Bakanlığına yaptığım10. 10. 2002 tarihli başvuru
İlgi (21): M. E. B. Sağlık Dairesi Başkanlığının 02. 12. 2002 tarih ve B. 08. 0. SDB. 0. 31. 06.
01. 099 sayılı cevabı
İlgi (22): Milli Eğitim Bakanlığına yaptığım 09. 12. 2002 tarihli başvuru
İlgi (23): Akçaalan İlköğretim Okulu Müd.ne yaptığım 30. 12. 2002 tarihli başvuru
İlgi (24): Zeyyat Mandalinci İlköğretim Okulu Müd.ne yaptığım 30. 12. 2002 tarihli başvuru
İlgi (25): Turizm Meslek Lisesi Müd.ne yaptığım 28. 04. 2003 tarihli başvuru
İlgi (26): Milli Eğitim Bakanlığına yaptığım 07. 09. 2003 tarihli başvuru
İlgi (27): M. E. B. Talim Terbiye Kurulu Başkanlığının 18. 09. 2003 tarih ve B.08. 0. TTK. 0. 01. 01.02 / 0010160 sayılı yazısı
İlgi (28): Karayolu Güvenliği Yüksek Kuruluna yaptığım 20. 09. 2003 tarihli başvuru 
İlgi (29): Bodrum Kaymakamlığına 12. 01. 2004 tarihli başvuru
İlgi (30): Bodrum Kaymakamlığına 26. 01. 2004 tarihli başvuru
İlgi (31): Cumhurbaşkanlığına yaptığım 29. 01. 2004 tarihli başvuru
İlgi (32) :  M. E. B. T. T. K Başkanlığının 10. 03. 2004 tarih ve B.08. 0. TTK. 0. 01. 01.02 / 002384 sayılı yazısı
İlgi (33): Cumhurbaşkanlığına yaptığım 07. 05. 2004 tarihli başvuru
İlgi (34): Başbakanlığa yaptığım 02. 06. 2004 tarihli başvuru
İlgi (35): Cumhurbaşkanlığı Gen. Sekreterliğinin 07.06. 2004 tarih ve B.01.0.YKB.02-83-680-2953 sayılı cevabı
İlgi (36): M. E. B. Özel Eğitim Kurumları Genel Müd.ne yaptığım18. 08. 2004 tarihli başvuru
İlgi (37): Başbakanlığa yaptığım 09. 09. 2004 tarihli başvuru
İlgi (38): Başbakanlık Halkla İlişkiler Daire Başk.nın 27. 09. 2004 tarih ve B.02.0.BHİ-B.05.0.000.0.00.-888.088/20204 sayılı cevabı
İlgi (39): M. E. B. Özel Eğitim Kurumları Genel Müdür. nün 27. 09. 2004 tarih ve B.08.0.ÖÖĞ.0.19.03.02/410.5/57012 sayılı cevabı
İlgi (40) :  M. E. Bakanlığına yaptığım 08. 09. 2005 tarihli başvuru (M. E. Bakanı’na Açık Mektup)
İlgi (41) :  M. E. B. Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı’nın 13. 10. 2005 tarih ve B. 08. 0. TTK. 0. 01. 01. 01-10909 sayılı cevabı  
İlgi (42) :  Milli Eğitim Bakanlığına yaptığım 19. 12. 2005 tarihli başvuru
İlgi (43) :  M. E. B. Özel Eğitim Kurumları Genel Müd.nün 02. 01. 2006 tarih ve B. 08. ÖÖG. 0. 19. 02. 04. 420. 5- 50028 sayılı yazısı
İlgi (44):  Muğla Valiliğine 28. 04. 2006 tarihli başvuru
İlgi (45): Muğla Valiliği Milli Eğitim Müd.nün 26. 04. 2006 tarih ve  B.08.4.MEM.4.48.00.04.050/9707 sayılı “OLUR yazısı
İlgi (46): Muğla Valiliği Milli Eğitim Müd.nün 28. 04. 2006 tarih ve  B.08.4.MEM.4.48.00.04.050/9940 sayılı cevabı
İlgi (47): Bodrum Milli Eğitim Müd.ne 02. 06. 2006 tarihli başvuru
İlgi (48): Muğla Milli Eğitim Müdürlüğüne 13. 06. 2006 tarihli başvuru
İlgi (49): Muğla Milli Eğitim Müdür. nün 16. 06. 2006 tarih ve B.08.4.MEM.4.48.00.04.510/14727 sayılı cevabı
İlgi (50): Muğla Valiliğine 07. 08. 2006 tarihli başvuru
İlgi (51): Muğla Milli Eğitim Müdür.nün 15. 08. 2006 tarih ve B.08.4.MEM.4.48.00.03/324-19374 sayılı cevabı
İlgi (52): Muğla Milli Eğitim Müdür.nün 18. 09. 2006 tarih ve B.08.4.MEM.4.48.00.03/324-22487 sayılı cevabı
İlgi (53): Bodrum Kaymakamlığına 16. 10. 2006 tarihli başvuru
İlgi (54): İzmir Valiliğine 02. 11. 2006 tarihli başvuru
İlgi (55): İzmir Valiliği Milli Eğitim Müd.nün 16. 11. 2006 tarih ve B.08.4.MEM.35.00.011.500-42513 sayılı cevabı
İlgi (56): Bodrum Kaymakamlığına 13. 12. 2006 tarihli başvuru
İlgi (57): Bodrum Milli Eğitim Müd.nün 15. 12. 2006 tarihli cevabı
İlgi (58): Hayırlı Sabancı Lisesi, Turizm Meslek Lisesi,Bodrum Lisesi, Anadolu Meslrk ve Kız Meslek Lisesi, Marmara Koleji ve Gür çağlar İlk Öğretim Okulu ve lisesi Müdürlüklerine yapılan 18-12.01. 2007 tarihli başvurular
İlgi (59): Cumhurbaşkanlığına yaptığım 08. 05. 2008 tarihli başvuru
İlgi (60): Milli Eğitim Bakanlığına yaptığım 21. 05. 2009 tarihli başvuru
İlgi (61): Bodrum Kaymakamlığına 02. 06. 2009 tarihli başvuru
İlgi (62): Bodrum Milli Eğitim Müd.nün / 06/ 2009 tarihli cevabı
İlgi (63): Milli Eğitim Bakanlığına yaptığım 17. 05. 2010 tarihli başvuru
İlgi (64):M. E. B. Talim Terbiye Kurulu Başkanlığının 02. 06. 2010 tarih ve B. 08. 0. TTK. 0. 72. 01. 00. -622. 03- 3532 sayılı yazısı
İlgi (65): Milli Eğitim Bakanlığına yaptığım 7. 07. 2010 tarihli başvuru
İlgi (66): M. E. B. T.T. K. Başkanlığı Eğitim-Öğretim ve Program Dairesinin 30. 07. 2010 tarihli  e-posta iletisi
İlgi (67): Milli Eğitim Bakanlığına yaptığım 7. 09. 2010 tarihli başvuru
İlgi (68): M. E. B. Çıraklık ve Yaygın Eğitim Genel Müd.nün 6. 10. 2010 tarih ve  B.08. 0. ÇYG. 0. 06. 01. 00- 4568 sayılı yazısı
İlgi (69): M. E. B. T. T. K. Başkanlığının 14. 12. 2010 tarih ve B. 08. 0. TTK. 0. 72. 01. 00- 0008673 sayılı yazısı
İlgi (70): Muğla Valiliğine 19. 02. 2011tarihli başvuru
İlgi (71): Muğla Valiliği M. E. Müd. nün 28. 02. 2011 tarihli “OLUR” cevabı
İlgi (72) : M. E. B. T. T. K. Başkanlığına 17. 03 2011 tarihli başvurum
İlgi (73) : Milli Eğitim Bakanlığına yaptığım (Ömer Dinçer’e Açık Dilekçe) 13. 03. 2012 tarihli başvuru
İlgi (74) :  M. E. B. Hayat Boyu Eğitim Genel Müd.nün 22. 03. 2012 tarihli ve B. 08. 0. HBÖ. 0. 03. 00. 00. – 045- 1296 sayılı cevabı
İlgi (75) : Bodrum  İlçe M. E. Müd.nün  19. 04 2012 tarih ve B. 08. 4. MEM. 4. 48. 01. 19. 02- 2274 sayılı yazısı
İlgi (76) : Bodrum Halk Eğitimi Merkezi ve Akşam Sanat Okul Müd.nün 30. 07. 2012 tarih ve B. 08. 4. MEM. 0. 48. 40. HI- 19. 02- 237 sayılı yazısı

Sayın Bakan,
İlgi (73) deki başvurumda da ifade edildiği üzere, çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı (Ahilik), milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda başlattığım, “okul dışı eğitim” olarak tanımladığım, insanı, davranışlarını ve nedenlerini araştırdığım, bazıları yerel bazıları merkezi yönetimin sorumluluk alanına giren, beni bencillikten kurtaran, bilinçlendiren çalışmaları yaparken yaşam biçimim kökten değişti:

*     “Yasa bağımlısı” oldum.
*     “Diğerkâm bir kişilik” edindim.
*     ANDIMIZ’da yer alan “yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümsedim.
*     Edindiğim “tecrübi bilgi” ile işlevi ve amacı aşağıda açıklanan Bilinç Üniversitesi’ni kurdum.
*     Kendimi tanımağa başladığımın, bilinç konusunda uzmanlaştığımın farkına vardım ve kendimi Bilinçolog olarak tanımladım.

Ayrıca, yukarıda sayılan alanlardaki çalışmaları yaparken:
(a)     Sözlükteki tanımı  “YETİ” sözcüğüyle sınırlı olduğu görülen bilinç kavramını “SORUMLUK” kavramıyla bütünleştirdim, ete kemiğe büründürdüm. Somutlaştırdım.
(b)    Bilinci ; B (bilinç) = Z (zaman) X (çarpı) Ç kare(çabanın karesi) şeklinde ifade ederek bilimselleştirdim.

Sayın Bakan,
Yasa bağımlısı” olmuş, “diğerkâm bir kişilik” edinmiş, “yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümsemiş bir insanın aşırı tüketmesi, çevre, trafik ve vergi yasalarını ihlâl etmesi, bu ya da başka konularda yolsuzluk yapması, daha da önemlisi, yolsuzlukları önlemek için çalışmaması, yolsuzluk yapanlarla savaşmaması mümkün değildir.

Bu nedenle, yukarıda sözü edilen özellikleri edinmiş  nesillerin yetiştirilebilmesi için, ilk ve orta öğretim okulları müfredat programına “uygulama dersi” olarak konulmasını yıllardır öneregeldiğim “Trafik sorununu halkın işbirliğinde çözme ve demokrasiyi tabana yayma projesi”nin hayata geçirilmesi gerekmektedir.

Şu da var ki; benim yukarıda sözü edilen özellikleri edinmemi sağlayan çalışmaları yaparken Bakanlığınıza ve bağlı kurum ve kuruluşlara (1991 yılından bu yana)  yaptığım yukarıda sıralanan  başvurulara ve bu başvurulara karşılık olan cevaplar, sözü edilen projeyi hayata geçirmenin neredeyse imkânsız olduğunu düşündürmektedir…

Diğer taraftan :
(a)   Hayat Boyu Eğitim Genel Müdürlüğü’nün İlgi (74) deki yazısında : 
“ Halk Eğitimi Faaliyetlerinin Uygulanmasına Dair Yönergeden söz edilmekte ve “ sözü edilen Yönergenin 17.Maddesinde, bireylerin hayat boyu öğrenme kapsamında, eğitim kurumları dışında bireysel (informal)  olarak çeşitli yollarla edindikleri bilgi ve beceriler, yaygın eğitim sisteminde doğrudan ölçülerek değerlendirileceği ve belgeleneceğim belirtilmiştir. Bu konudaki çalışmalar devam etmekte olup, çalışmalar sonuçlandırıldığında öğreticilik belgesi almak isteyen Galip BARAN’ın halk eğitimi merkezine başvurusu halinde sözünü ettiği eğitim faaliyetleri ölçülerek belgelendirilebilecektir” denildiği görülmektedir. (Bodrum  M. E. Müd.lüğü bu yazıyı Halk Eğitim Merkezine göndermeyi ihmal etmiş, benim hatırlatmam üzerine, iki ayı geçen bir zamandan sonra iletmiştir)

Bu yazıda, benim, hayat boyu öğrenme kapsamında, eğitim kurumları dışında bireysel (informal) olarak edinmiş bulunduğum bilgi ve becerileri ölçebilecek, değerlendirebilecek ve belgelendirebilecek bir kişi ya da kurumdan söz edilebilmesi, bu dünyada bilinç konusunda benden başka bir uzman ya da bir Bilinçolog bulunmadığı gerçeği karşısında, dayanaktan yoksun bir ifadedir. Gaflettir…Lafı güzaftır

Aynı yazıda devam etmekte olduğu bildirilen  çalışmaları yapan bilinç uzmanlarının (!),  o çalışmaları yapabilmek için sahip olmaları gereken bilgi ve beceriyi nerede, nasıl ve ne gibi faaliyetlerde (!) bulunarak edindiklerini çok merak ettiğimin ve bu çalışmalar gerçekten yapılıyorsa, ya da yapılması düşünülüyorsa, her türlü yardımda bulunmağa hazır olduğumu bilmenizi isterim.

(b) Bodrum Halk Eğitimi Merkezi ve Akşam Sanat Okulu Müdürlüğünün  İlgi (76)’deki (bana elden verilen) yazısında ise, aynen:
Milli Eğitim Bakanlığı Yaygın Eğitim Kurumları Yönetmeliği ve Halk Eğitimi Faaliyetlerinin Uygulanmasına Dair Yönergelere atıfta bulunulduktan ve  bu  yönetmelik ve yönergelere  göre Halk Eğitim Merkezlerinde verilecek kurslarda görevlendirilecek kişilerin özelliklerinin belirlendiği ifade edildikten sonra; “Buna göre belirttiğiniz özellikler kurumumuz bünyesinde görevlendirmeye uygun değildir. Görev almak istediğiniz kurslarla ilgili bir diploma ve veya alanınızda uzman olduğunuza yada usta öğretici olduğunuza dair bir belge sunamamaktasınız. Usta öğretici olduğunuza dair bir belge istenmektedir ki, Hem Otomasyon sistemimizde şu an için bu konuda bir program mevcut değildir. Ayrıca, sözü edilen konularda Hem Otomasyon sistemimizde talep ettiğiniz kurslarla ilgili bir modül bulunmamaktadır. Bu nedenlerden dolayı  şuan için sizin kurs ya da seminerlerimizde görev alma talebiniz uygun görülmemektedir” denildiği görülmektedir.

Bu dünyada benden başka bir Bilinçolog bulunmadığı gerçeği karşısında, bu yazıyı yazan, bana “üniversite mezunu bile değilsin” diyen, felsefe eğitimi gördüğünü ifade eden, Trafik Yasası’nın yayalarla ilgili kırmızı ışık kuralını ihlâl edip etmediğini sorduğumda bazen ihlâl ettiğini (bu yolsuzluğu yaptığını) söyleyen, Bodrum Halk Eğitimi Merkezi ve Akşam Sanat Okulu Müdürünü tanımlamak için, AYMAZLIK dışında bir sözcük düşünemiyorum. 

Sayın Bakan,
Diğer taraftan, bilmenizi ve üzerinde düşünmenizi istediğim en önemli şey: “İklim değişikliği”nin “Bilgi Çağı”nda gerçekleştiği, (aynı çağda ozon tabakasının delindiği, buzulların eridiği, yağmur ormanlarının tükendiği, türlerin azaldığı) sonuç olarak, “Bilgi Çağı”nın “bilgi ile sınırlı eğitim anlayışı”nın  felâket olarak tanımlanan “İklim Değişikliği”ni önleyemediği, “Bilgi Çağı” insanını bencillikten kurtaramadığı ve bilinçlendiremediği gerçeği karşısında, bu çağın (“Bilgi Çağı”) insanının "bilgi ile sınırlı eğitim anlayışı”nı aşmasının, “Bilinç Çağı”nın “bilinçlendirici eğitim anlayışı” ile tanışmasının, yalnız ülkemiz değil, bu gezegen için “olmazsa olmaz”  bir KOŞUL  olduğudur…

Bilmenizi istediğim diğer önemli şey, bilinç sözcüğünün kullanılışında yapılan yanlışlardır;
*    “Biliyorum”ya da “farkındayım” yerine “bilinçliyim” ya da “bilincindeyim”,
*    “Kasten” ya da “maksatlı” yerine “bilinçli olarak”,
*    “Bilgilendiriyorum” ya da “bilgi veriyorum” yerine “bilinçlendiriyorum” denildiği görülmektedir.

Bu arada, geleceğin “çevrenin kirletilmediği, tüketim çılgınlığının sona erdiği, trafik kurallarının  ihlâl edilmediği, sağlığa aykırı alışkanlıkların edinilmediği, verginin kaçırılmadığı (kul hakkının yenmediği), rüşvetin alınmadığı/verilmediği, milli servetin korunduğu,  iş ahlakına saygı gösterildiği, (Ahilik İlkelerinin ihya edildiği), imar yasasına aykırı işlerin yapılmadığı, her şeyin devletten beklenmediği Türkiye’sini inşa etmek” için ne kadar çok çaba harcadığımı, bu konuyu ne kadar ciddiye aldığımı da düşünmenizde fayda görüyorum...

TALEP: “Trafik sorununu halkın işbirliğinde çözme ve demokrasiyi tabana yayma projesi”nin İlk ve orta öğretim okulları müfredat  programına “uygulama dersi” olarak konulması talebimin dikkate/ciddiye alınması ve bu konuda Hayat Boyu Eğitim Genel Müdürlüğü yetkilileriyle/uzmanlarıyla yüz yüze görüşmeme olanak sağlamanızı istiyorum.

Başta sayılan alanlardaki çalışmaları yapmakla, bu çalışmalarla ilgili olarak size başvurmakla bir sorumluluğumu yerine getirmiş bulunuyorum. Bu çalışmalarımı ve başvurularımı dikkate alıp almamanın sorumluluk ve vebalini takdirlerinize bırakıyorum.

Yukarıda sözü edilen “Trafik sorumunu halkın işbirliğinde çözme ve demokrasiyi tabana yayma projesi”,  bakanlığınız görevlilerine ulaştırılmasını önerdiğim “Diğerkâmlık Andı” ve  öğrencilere dağıtılmasını istediğim öğrenciler için “Diğerkâmlık Andı” eklidir.

Saygılarımla.

Bilinç Üniversitesi Kurucusu/ Bilinçolog Galip Diğerkâmbaran
E-POSTA: galipbaran@windowslive.com

Bilinç Üniversitesi’nin:
(a)    İşlevi: “Bilgi Çağı”  üniversitelerinin, zamanla Bilinçoloji Ana Bilim Dalına dönüşebilecek “Bilinç Enstitüsü” ya da “Bilinç Kürsüsü” gibi bölümler kurmalarına yardımcı olmak; böylece, yalnız bilgili değil aynı zamanda bilinçli mimar, mühendis, doktor, sosyolog, psikolog, antropolog  v.b. meslek mensuplarının yetişmesine katkıda bulunmak.
(b)  Kuruluş amacı:  Güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu, dünyevi değerlerin yerini uhrevi değerlerin aldığı bir dünya düzeni kurmak.

EKLER:
1.   “Trafik sorumunu halkın işbirliğinde çözme ve demokrasiyi tabana yayma projesi
2.   “Diğerkâmlık Andı
3.   Öğrenciler için “Diğerkâmlık Andı
ADRES:  Yalı Mahallesi  4076 Sokak  No: 5/2   PK: 20 
                Turgutreis-BODRUM

23 Mayıs 2012 Çarşamba

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK’E AÇIK DİLEKÇE

Mehmet Şimşek
Maliye Bakanı

KONU: Kayıtdışı ekonomi ile mücadele.

Sayın Mehmet Şimşek,
Basında yer alan kayıtdışı ekonomi ile mücadele konusundaki  açıklamanızı okudum.Bu açıklamada kayıtdışı ile mücadeleyi Bakanlığınızın tek başına yapamayacağını, bu konuda vatandaşların da yardımına da ihtiyacınız olduğunu  ifade ettiniz ve söyleyecek sözü olan herkesi katkıda bulunmaya çağırdınız…Sorunun çözümü için öğrencileri, işadamlarını, sanatkârları, ev hanımlarını, fikri olan herkesi sizinle paylaşmağa davet ettiniz…
Benim, fikrim değil, sorunu  kökten çözecek, vatandaşın vergisini, kendisine  hizmet olarak döneceği inancıyla ödemesini, kul hakkı yeme alışkanlığını terk etmesini sağlayacak  proje önerimin adınıza düzenlenmiş örneği eklidir…
Aşağıda sayılan alanlardaki  çalışmaları yaparken geliştirdiğim bu proje, aşağıda da açıklanacağı üzere, beni, vergi kaçırma, kul hakkı yeme alışkanlığına sahip olan bencil (hodkâm) insanı “gönüllü vergi “ ödemeye kalkışacak kadar değiştirmiş, sencil (diğerkâm) kişilik kazandırmıştır.
Çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı (Ahilik), milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda başlattığım, “okul dışı eğitim” olarak tanımladığımız, insanı, davranışlarını ve nedenlerini araştırdığımız, bazıları yerel bazıları merkezi yönetimin sorumluluk alanına giren; beni bencillikten kurtaran, sayılan alanların tümünde (çevre, tasarruf, trafik, vergi) bilinçlendiren çalışmaları yaparken yaşam biçimim kökten değişti:
*      “Yasa bağımlısı” oldum.
*     “Diğerkâm bir kişilik” edindim.
*     ANDIMIZ’da yer alan “yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümsedim.
*     Edindiğim “tecrübi bilgi” ile işlevi ve amacı aşağıda açıklanan Bilinç Üniversitesi’ni kurdum.
*     Kendimi tanımağa başladığımın, “Bilinç Çağı”nda yaşadığımın ve Bilinçolog olduğumun farkına vardım.
Erkek Sanat Enstitüsü  mezunuyum…Namaz, oruç, hac ve benzeri ibadetlerle ilgilenmediğim halde; kainatı ibadethane sayan, yaratılanları Yaratan’dan ötürü seven, Türkiye Cumhuriyeti devletini  dış borç yükünden kurtarmak için, yukarıda da ifade edildiği üzere, bir “gönüllü vergi” kampanyası başlatma girişiminde bulundum…2001 yılında ekonomik krizin aşılmasına katkıda bulunmak için Başbakanlığa yaptığım, 07. 09. 2001 tarih ve 119 sayı ile kayda alınan, Başbakanlık Hazine müsteşarlığı’nın 22. 11. 2001 tarih ve HM.O.KAF.03/89387 sayılı yazılarıyla önerilen yasal düzenleme yapılmadığı nedenle amacına ulaşamadı.
1996 yılında Bodrum’da, Garajaltı Kavşağında “Trafik kurallarına uyalım uymayanları uyaralım”sloganından esinlenerek bir proje başlattım.Trafik Yasası’nın yayalarla ilgili kırmızı ışık kuralını ihlâl edenleri uyarmaya başladım. Sürücülerin de yaya iken ihlâl ettikleri bu kuralı umursamayanların “demokratik kişilikten bi-haber, bencil ve bilinçsiz” insanlar olduklarını anladım. Projeyi uyguladığım kavşakları bu nedenle “demokrasi dershanesi” olarak tanımladım.
Yukarıda sözü edilen çalışmaları yaparken, tanımı “yeti” sözcüğüyle sınırlı olan bilinç kavramını SORUMLULUKkavramıyla bütünleştirdim, somutlaştırdım, ete kemiğe büründürdüm…
“Yasa bağımlısı” olarak yaptıklarım:
(a)    Başkanı Ferit Şahenk’e önceki Meclis Başkanlarından Köksal Toptan’ın TBMM Hizmet Ödülü verdiği, açılışını Başbakan Erdoğan’ın yaptığı, Turgutreis Yat Limanını (D-Marin’i);
*      ÇED raporunu hiçe sayarak, Çevre Yasası’ni ihlâl ederek, denizi kirleterek inşa eden,
*     Yaya yolunu, defalarca işgal ederek, Trafik Yasası’nı ihlâl ederek, “kamusal alan”a tecavüz ederek işleten Doğuş Grubu’nun  yaptığı yolsuzlukları önledim.
(b)    Turgutreis Otobüs Terminali karşısındaki Total benzin istasyonunun reklam panosunu yaya yoluna koyarak, “kamusal alan”a tecavüz ederek yaptığı yolsuzluğu da aynı şekilde önledim.
Şu da var ki; yukarıda sözünü ettiğim, ilk  ve orta öğretim okulları müfredat programına “uygulama dersi”olarak konulması önerisiyle M. E. Bakanlığı Talim Terbiye Kuruluna gönderdiğim, “Trafik terörünü halkın işbirliğinde çözme ve demokrasiyi tabana yayma  projesi” dikkate alınmadı. Uygulamaya konmadı…
2006 yılında, bilinç konusunda: (a) ilk ve orta öğretim okulları öğrencilerine konferanslar ve (b) emekli öğretmenlere de seminerler  vermek için Muğla Valiliğine başvurdum. Valiliğin “olur” vermesi üzerine sözü edilen konferansları vermeğe başladım…
Ancak emekli öğretmenlere seminer verme konulu başvuruma, M. E. Müdürlüğünce verilen yanıtta böyle bir seminer verebilmek için bir “usta öğretici” belgesine sahip olmam gerektiği, ancak bu belgeyi vermenin kendilerini aştığı ifade edildi…
M. E. Bakanlığına ilettiğim bu başvuruya ise : “Bakanlığımız Çıraklık ve Yaygın Eğitimi Genel Müdürlüğünün 07. 09. 2006 tarih ve 5386 sayılı yazılarıyla Yaygın Eğitim Kurumları Yönetmeliği ve buna bağlı olarak çıkarılan 07. 07. tarih ve 4235 sayılı Yönergede -usta öğretici- belgesi verileceğine dair bir kayıt bulunmadığı” şeklinde bir yanıt verildi…ACZ ifade edildi…
Sayın Mehmet Şimşek,
Bana bu dünyada bilinç konusunda “usta öğretici” belgesi verebilecek ya da benim Bilinçolog olup olmadığıma karar verebilecek bir kurum ya da kuruluş bulunmadığına göre, M. E. Bakanlığının teslim etmek zorunda olduğu iki şey var:
(a)   Bilinç konusunda “usta öğretici” olduğumu kabul etmek.
(b)   Bilinçolog olduğumu onaylamak.
Bir başka deyişle; YİĞİDİN HAKKINI YİĞİDE VERMEK.
Ne var ki, Bakanlık bu konuda “susma hakkı”nı kullandı… Bunu, “sükutun ikrardan geldiği” şeklinde değerlendiriyorum…
Sayın Mehmet Şimşek,
Sizden iki ricam:
(1)    Yukarıda sözünü edilen, ilk  ve orta öğretim okulları müfredat programına “uygulama dersi” olarak konulması önerisiyle M. E. Bakanlığına gönderdiğim, ülkenin geleceği çocuklarımıza da benzer özellikler kazandıracağı (yasa bağımlısı olmalarını, yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümsemelerini, diğerkâm kişilik edinmelerini sağlayacak olan) “Trafik terörünü halkın işbirliğinde çözme ve demokrasiyi tabana yayma  projesi”nin uygulamaya konması için M. E. Bakanlığı nezdinde girişimde bulunmanız…
(2)   Başta, bir örneği adınıza düzenlendiği ifade edilen projeyi uygulamanız; böylece, Bakanlığınıza katkıda bulunmağa çağırdığınız herkese ( öğrencilere, işadamlarına, sanatkârlara, ev hanımlarına) örnek olmanız…
Saygılarımla.
Bilinçolog Galip Baran
Bilinç Üniversitesi (1) Kurucusu
TEL: (0252) 382 34 77 / (0535) 844 84 76
E-POSTA: galipbaran@windowslive.com
(1)     Bilinç Üniversitesi’nin:
(a)    İşlevi: “Bilgi Çağı”  üniversitelerinin, zamanla Bilinçoloji Ana Bilim Dalına dönüşebilecek “Bilinç Enstitüsü” ya da “Bilinç Kürsüsü” gibi bölümler kurmalarına yardımcı olmak; böylece, yalnız bilgili değil aynı zamanda bilinçli mimar, mühendis, doktor, sosyolog, psikolog, antropolog  v.b. meslek mensuplarının yetişmesine katkıda bulunmak.
(b)   Amacı:  Güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu, dünyevi değerlerin yerini uhrevi değerlerin aldığı bir dünya düzeni kurmak.
ADRES:    Yalı Mahallesi / 4076 Sokak No: 5/2 / Turgutreis-BODRUM

****
DİĞERKÂMLIK (1) ANDI
Allah’ım!...
Bundan böyle, KIRMIZIDA DURACAĞIMA, eşdeyişle;

(A)
Aşırı tüketmeyeceğime,
Vergi kaçırmayacağıma,
Çevreyi kirletmeyeceğime,
Milli servete zarar vermeyeceğime,
Trafik kurallarını ihlâl etmeyeceğime,
Rüşvet vermeyeceğime/almayacağıma,
İmar yasasına aykırı işler yapmayacağıma,
Sağlığa aykırı alışkanlıklar edinmeyeceğime,
İş ahlakına (Ahilik İlkelerine) saygı göstereceğime,
Her şeyi devletten bekleme alışkanlığını terk edeceğime,

Bir başka deyişle, YOLSUZLUK YAPMAYACAĞIMA,

B)
Sayılan alanlarda yolsuzluk yapanları, “SOSYAL YAPTIRIM” olarak bilinen yöntemle uyaracağıma, ayrıca,

(C)
Uyardıklarıma, kendilerinin de başkalarını aynı yöntemle uyarmalarını önereceğime,
SÖZ VERİYORUM.
Adım-Soyadım: ……………………….Telefonum: ….……………. İmzam: ……………..
===================================================================
KIRMIZIDA DURMAK: Bireyin Allah’la sözleşmesi olup, onu erdeme (2) yönlendiren,  yolsuzluk yapmasını önleyen bir ilkedir (3).
SOSYAL YAPTIRIM:  “Kırmızıda geçmeğe kalkışanları utanmaktan başka bir tepki gösteremeyecek şekilde uyarmak”tır.
YOLSUZLUK: Bir görevi, bir yetkiyi kötüye kullanma, yasaya, kurala, yönteme aykırı iş yapma.
===================================================================
(1)   Diğerkâm (özgeci, elci, elsever ): Kendi yararından çok başkalarını düşünen, başkalarına yararlı olmaya çalışan, başkalarının iyiliği için elinden geleni esirgemeyen (kimse).
(2)   Erdem:  Ahlakın övdüğü ve ahlaklı olmanın gerektirdiği doğruluk, yardımseverlik, yiğitlik, bilgelik, alçakgönüllülük, iyi yüreklilik, ölçülülük gibi niteliklerin ortak adı. Fazilet
(3)  İlke:  Her türlü tartışmanın dışında, üstünde sayılan, anadüşünce ve inanış, baş kural. Prensip.

18 Mayıs 2012 Cuma

BİR "HAYAT HİKÂYESİ" HAKKINDA!..........

"hayat hikâye'm" meselesi hakkında!....


sevgili galip baran 
geçen sene benden bir hayat hikayesi, bir biyografi
yazmamı rica etmişti. 
kendi yaşam hikayesini. 
fakat kendisine de daha sonra bildirdiğim bazı nahoş sebeplerden dolayı bu yazı yazılamadı.
kendisinden özür diledim. 
her zamanki "sencilliği" ile gülüp geçti.
sağolsun...
aslında, 
galip baran'ın yazılması gereken bir hayat hikayesi yoktur.
aslında, 
galip baran'ın hayat hikayesini bilmeye kimseciklerin hakkı yoktur..
hiç kimse galip baran'ı bir terazide, kendi terazisinde, alemin terazisinde
tartıp değerlendirme hakkına sahip değildir.
bu hakka sahip olabilmek için insanların en az galip baran gibi bir yaşam  
sürmüş olmaları, en az bencilliği, sencilliği, tevazuyu onun kadar bilmeleri
onun kadar bu erdemlere sahip olmaları gerekir.
yoksa insanlık için, dürüstlük için, hukuka saygı için, düzen ve intizam için
durup dinlenmeden bir ömrü feda eden bir insanın yaşamını anlamak,
bu yaşamın nedenlerini anlayabilmek ne yazı ne de çizi ile olabilecek şeyler değildir.
bu bir özür yazısı değildir.
bir ömür boyu kendisini adadığı iyi ve güzel şeylere bence asla layık olmayan, onu bir türlü anlamak istemeyen, anlamak işlerine gelmeyen insanların; yazılmamış bir hikayenin kahramanını bilmelerine de hakları yoktur.
ama tarihte hikayeleri yazılmamış bir çok kahraman bu dünyanın gidişatina katkıda
bulunmuşlar ve zamanlar ötesinde hak ettikleri mertebeye yükseltilmişlerdir.
şu anda anlaşılmamış olmak galip baran'ın değil insanların suçudur.
kahrolası bencillikleri yüzünden...
bunu herkesin bilmesini rica ederim..
sevgilerimle
aykut yazgan

17 Şubat 2012 Cuma

RTE'YE (BAŞBAKAN'A) AÇIK MEKTUP


                Başbakanlık Makamına

KONU: “Eğitimde Bilinç Çağı”nı başlatacak proje önerim.

Fatih Projesi”nin hayata geçirilmesi konusunda öğrencilere tablet dağıtılmasıyla  ilgili haberlerden  Eğitimde Bilgi Çağı”ndan söz ettiğinizi öğrendim…

EĞİTİMDE BİLİNÇ ÇAĞI PROJESİ:
Yıllar önce başlattığımız çalışmalarda geliştirdiğim, ilk ve orta öğretim okulları müfredat programına “uygulama dersi” olarak konulması önerisiyle M. E. Bakanlığı’na gönderdiğim, (“Eğitimde Bilgi Çağı”nın bir sonraki adımı olan) “Eğitimde Bilinç Çağı”nı başlatacak, “Trafik terörünü halkın işbirliğinde çözme ve demokrasiyi tabana yayma projesi” ciddiye alınmadı.

Sözü edilen; özenle uygulanarak hayata geçirilmesi durumunda, GELECEĞİN (çevrenin kirletilmediği, tüketim çılgınlığına son verildiği, trafik kurallarını ihlâl edilmediği, sağlığa aykırı alışkanlıkların edinilmediği, verginin kaçırılmadığı, rüşvetin alınmadığı/verilmediği, milli servetin korunduğu, iş ahlâkına saygı gösterildiği (Ahilik İlkelerinin ihya edildiği) her şeyin devletten beklenmediği) TÜRKİYESİ’ni inşa etmek için bencileyin çalışacak çocuklarımıza, ANDIMIZ’da yer alan “yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümsemelerini sağlayacak, “diğerkâm kişilik” kazandıracak olan bu projenin uygulamaya konularak “Eğitimde Bilinç Çağı”nın başlatılmasını öneriyorum.

Bu proje hayata geçtiğinde, “Yurtta Barış”ın  sağlanacağını, Türkiye’nin “Muasır Medeniyet”in aşılacağını, “Dünyada Barış”a öncülük edeceği bir sürecin başlayacağını İDDİA ediyorum…

Çevre, tüketim(tasarruf), trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı (Ahilik), milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda başlattığım “okul dışı eğitim” olarak tanımladığım, insanı, davranışlarını ve nedenlerini araştırdığım, bazıları yerel bazıları merkezi yönetimin sorumluluk alanına giren, beni bilinçlendiren, bencillikten (nefsimin kölesi olmaktan) kurtaran, “demokratik kişilik“ kazandıran çalışmaları yaparken yaşam biçimim kökten değişti: 
*     Yasa bağımlısı” oldum.
*      Kendimi tanımağa başladım.
*     Diğerkâm bir kişilik edindim.
*     Çocuklukta içtiğimiz AND’ımızda yer alan “yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümsedim.
*     Edindiğim “tecrübi bilgi” ile işlevi aşağıda açıklanan Bilinç Üniversitesi’ni kurdum.

DEMOKRASİYİ KAVŞAKLARDA ÖĞRENDİM) : 1996 yılında Bodrum’da gerçekleştirilen Yerel HABİTAT Konferansı’na Emekliler ve Trafik Kozalarını kurarak katıldım. Garajaltı Kavşağında “Trafik kurallarına uyalım uymayanları uyaralım” sloganından esinlenerek bir proje  başlattım. Trafik Yasası’nın yayalarla ilgili kırmızı ışık kuralını  ihlâl edenleri (yayaları) uyarmaya başladım.

Başta Ankara, İstanbul ve İzmir, Konya ve Çorum olmak üzere, bazı il ve ilçelerde; başımda bir kırmızı şapka ile ve  ön yüzünde “Yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi” arka yüzünde “Yetmiş Milyonluk Aile, Türkiye Projesi“ ,  Çalışmanın En Yücesi Ulus için Olanıdır, Kemal Atatürk  ve “Sorun Bencillik Çözüm Sencilik” yazılı bazı önlükleri giyerek gerçekleştirdiğim bu projeyi uygularken, bir megafon ve “yeşili bekle lütfen”, “sağdan lütfen” yazılı pankartlar kullandım.

Diğer taraftan, demokrasiyi öğrenmemi, “yasa bağımlısı” olmamı sağlayan, bana “demokratik kişililik” kazandıran bu projeyi uygularken aynı kuralı sürücülerin de ihlâl ettiklerini gözledim. Bu durumu ve  demokrasinin “özgürlüklerin özgürlüklerle sınırlı olduğu bir yaşam biçimi” olduğu gerçeğini dikkate alarak düşündüğümde DEMOKRASİ kavramından bihaber bir toplum olduğumuzu anladım. Projeyi uyguladığım kavşakları, bu nedenle, “demokrasi dershanesi  ve sürücüleri engelleyen yayaları uyarma SORUMLULUĞUNU üstlenenleri, “demokrasi öğretmeni” olarak tanımlamağa başladım…

BİLİNÇ KAVRAMINI GELİŞTİRDİM: Yukarıda sözü edilen çalışmaları yaparken, “yeti” sözcüğüyle sınırlı soyut bir kavram olduğunu gördüğüm bilinç kavramını: (a) SORUMLULUK kavramıyla bütünleştirerek somutlaştırdım, ete kemiğe büründürdüm (b) Einstein’ın enerji formülünden yararlanarak bilimselleştirdim: “Bilinç”i = Zaman X Çaba’nın karesi” şeklinde ifade ettim

Bu formüle göre, “bilinç” kavramı basamakları sonsuza  uzanan bir merdiven şeklinde düşünülebilir

SORUMLULUK, BENCİLLİK, SEVGİ ve VİCDAN kavramlarıyla ilgili bazı tespitlerim:
*     Erich Fromm, “Sahip Olmak ya da Olmak” adlı eserinde:
“İnsan yapacağı bir seçme ile ya yok olacak ve kendisi ile birlikte tüm canlıları ortadan kaldıracak ya da yaşamını ve gelişimini sürdürmeye devam edecektir. Kötü gidişi önlemenin tek yolu, insanların ve onları yönlendiren toplumsal yapıların kökten değiştirilmesidir . Böylesi bir SORUMLULUKLA karşı karşıya  olan insanlığın doğru yolu bulabilmesi için, davranışlarını  şimdi yaptığı gibi “sahip olmak” ilkesine göre değil, “olmak” ilkesine göre değiştirmesi gerekir…

Mala, mülke, şöhrete, insana, bilgiye “sahip olmak” demek;  onları ele geçirmek, kendine mal etmek, onlara egemen olmak ve dilediğince kullanmak anlamına gelir. Ama insan hiçbir zaman yeterince şeye sahip olamayacaktır. Çünkü maddesel olan, elle tutulan aldatıcı ve geçicidir.

Sahip olmak”ın karşıtı olan “olmak” ilkesiyle yaşayan insan ise; hiçbir şeyi kendine mal etmeye ve ona egemen olmaya çalışmaz. Her şeyi kendi bütünlüğü, canlılığı ve gelişimi içinde SEVER. Böyle davranan bir insan, evrimleşmeye çalışır. “Olmak”, sözcüklerle tanımlanıp anlatılamaz. O ancak içte hissedilen bir özellik, bir süreç, bir canlılıktır.diyor.

*    Ruhbilim Uzmanı Ergün Arıkdal, “Pozitif Yaşam” adlı kitabında:
“İnsana SORUMLULUK yükleyen bilgi, kitabi bilgi değil, bizzat uygulanarak  idrak edilmiş ve hazmedilmiş olan bilgidir. Böyle bir bilgi, artık o insanın öz malı haline gelmiş ve bir yaşam düsturu olmuştur. Yeri ve zamanı geldiğinde insanın o bilgiyi kullanması gerekir; kullanmadığı takdirde hesap sorulmayı hak eder.” diyor…

Çevrenin kirletilmemesi, trafik kurallarının ihlâl edilmemesi (örneğin, yayalarla ilgili kırmızı ışık kuralının çiğnenmemesi) gerektiğini bilmeyen yoktur. Oysa, bu suçları işlemeyen, bu yolsuzlukları yapmayan da neredeyse yoktur. Bunun nedeni, Arıkdal’ın yukarıda da ifade ettiği, insana SORUMLULUK yüklemeyen “kitabi bilgi”dir. Her gün 15-20 can alan trafik kazalarının başta gelen nedeni de aynı bilgi, yani “kitabi bilgi”dir.

Diğer taraftan, Arıkdal’ın sözünü ettiği “kitabi bilgi”yi  özümsemiş, uygulama ile kazanılan “tecrübi bilgi”yi edinmiş bir insanın çevreyi kirletmesi, trafik kurallarını ihlâl etmesi, vergi kaçırması, yolsuzluk yapması düşünülemez… Buna VİCDANI izin vermez…(VİCDAN konusuyla ilgili ekli yazıya bakınız)

*   Sayın Arıkdal, “Evensel İnsan” adlı kitabında :
“Bizim halkımız VİCDAN  sesini dinlemek istemiyor çünkü çok materyalist olmuş durumda.  BENCİL bir milletiz biz.  Bu memleketin;  bilim adamından, ekonomistten, iyi siyaset adamından ziyade, VİCDAN’ının sesini çekinmeden ortaya koyabilen, gerçekten yürekli, gerçekten SEVEBİLEN insanlara ihtiyacı var. Bizim para, bilgi, şöhret, sandalye severlere değil, tam tersine VİCDAN  sesini ifade etmeye çalışan, SEVEN insanlara ihtiyacımız var.” diyor…

Nasıl yaşadığımı, günlük yaşamda nasıl davrandığımı, (kavşaklarda kırmızı ışık kuralını ihlâl eden yayaları uyardığımı, sokakta –kamusal alanda- çöp ve izmarit gibi atıkları topladığımı, kamusal alana (bir anlamda Türkiye’ye) sahip çıktığımı görenler; “herkes senin gibi olsa”, “sen ibadet ediyorsun”, “insanlık için çalışıyorsun” diyorlar… Övüyorlar… Ancak, “benim gibi” olmalarını, “insanlık için çalışma”larını, bu  SORUMLULUĞU üstlenmelerini önerdiğimde, ipe un seriyorlar…

İPE UN SERMENİN  BEDELİ: Türkiye (kamusal alan) adeta sahipsiz kalıyor… Nehirler, göller, denizler kirleniyor… Ormanlar tükeniyor… Türler azalıyor… Türkiye, böylece, biraz aşağıda değinilecek olan “iklim değişikliği”ne çözüm  değil, sorun üreterek katkıda bulunuyor…

YOLSUZLUK NEDİR ?
Bu noktada, Trafik Yasası’nın yayalarla ilgili kırmızı ışık kuralını ihlâl etmenin de yolsuzluk olduğunu altını çizerek, vurgulayarak ifade etmem gerekiyor. O kuralı, yukarıda da ifade edildiği üzere, neredeyse herkes ihlâl ettiğine göre, yolsuzlukların sona ermesi için fırınlarla ekmek yemesi gereken bir toplum olduğumuz söylenebilir

DÜNYEVİ VE UHREVİ DEĞERLER:
Yukarıda dile getirilen çalışmaları yaparken edindiğim birikimi, bu dünyanın insanlarının yol açtığı kaos, kargaşa ve “İklim değişikliği” gibi sorunlarla karşılaştırdığımda; o insanların içinde bulunduğu “Bilgi Çağı”nın dünyevi değerlerini aşmış, “Bilinç Çağı”nın uhrevi değerlerini idrak etmiş, nefsinin efendisi olmağa başlamış, bilinç konusunda uzmanlaşmış olduğumun farkına vardım ve kendimi Bilinçolog olarak tanımladım…

Bu dünyada bilinç konusunda diploma verebilecek bir kişi, kurum ya da kuruluş  bulunmadığına göre, Bilinçolog olup olmadığıma  yaşam biçimime bakılarak  karar verilebilir…                     

DÜNYANIN ÇAĞ ATLAMASI:
“İklim değişikliği”nin “Bilgi Çağı”nda gerçekleştiği; (aynı çağda ozon tabakasının delindiği, buzulların eridiği, yağmur ormanlarının tükendiği, türlerin azaldığı) sonuç olarak, “Bilgi Çağı”nın “bilgi ile sınırlı eğitim anlayışı”nın  felâket olarak tanımlanan sorunları önlemede yetersiz kaldığı gerçeği karşısında; bu çağın insanının  kendisini bilinçlendiremeyen, bencillikten kurtaramayan, demokrat bir kişilik kazandıramayan "eğitim anlayışı”nı aşmasının, “Bilinç Çağı”nın “bilinçlendirici eğitim anlayışı”na sahip çıkmasının, yalnız ülkemiz değil, bu gezegenin sakinleri için “olmazsa olmaz  bir SORUMLULUK  olduğu kendiliğinden ortaya çıkar…

SONUÇ OLARAK:
Yukarıda sözü edilen, M. E. Bakanlığınca ciddiye alınmayan, “Eğitimde Bilinç Çağı”nı başlatacak  Trafik terörünü halkın işbirliğinde çözme ve demokrasiyi tabana yayma projesi”nin uygulamaya konulmasını öneriyorum.

Sözü edilen projenin geliştirilmesi sürecinde yaptığım çalışmalarla ilgili dosyam (Galip Baran’ın Sicili) eklidir.

Uygun görüldüğü takdirde, sizinle doğrudan  görüşmeğe ve önerdiğim proje ile ilgili olarak bir sunuş yapmağa hazırım.

Saygılarımla.

Galip Baran
Bilinç Üniversitesi (1) Kurucusu

TEL: (0252) 382 34 77 / (0535) 844 84 76
E-POSTA: galipbaran@windowslive.com

(1)      Bilinç Üniversitesi’nin işlevi: “Bilgi Çağı”  üniversitelerinin, zamanla Bilinçoloji Ana Bilim Dalına dönüşebilecek “Bilinç Enstitüsü” ya da “Bilinç Kürsüsü” gibi bölümler kurmalarına yardımcı olmak; böylece, yalnız bilgili değil aynı zamanda bilinçli mimar, mühendis, doktor, sosyolog, psikolog, antrapolog  v.b. meslek mensuplarının yetişmesine katkıda bulunmaktır.

16 Şubat 2012 Perşembe

EMPATİ,,,,,,,,,,


EMPATİ (*)
Empatinin Tanımı ve Tarihçesi
Empati, bir insanın, kendisini karşısındaki insanın yerine koyarak onun duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlamasıdır. Basit gibi gözüken bu tanımın gerisinde pek çok kuramsal öğe bulunmaktadır ve belki de bu yüzden söz konusu tanıma ulaşılması oldukça zaman almıştır. Günümüzde "empati" denildiğinde akla Carl Rogers ve onun konuya ilişkin çalışmaları gelir. Psikoterapi alanında empatik iletişim kurma becerisiyle ünlenmiş Rogers' ın adı ile empati kavramı adeta özdeş hale gelmiştir. Bir kişinin kendisini karşısındaki kişinin yerine koyarak olaylara onun bakış açısıyla bakması, o kişinin duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlaması, hissetmesi ve bu durumu ona iletmesi sürecine "empati" adı verilir. Yukarıdaki empati tanımı üç temel öğeden oluşmaktadır. Bir insanın karşısındaki bir kişi ile empati kurabilmesi için gerekli olan bu öğeleri şöyle sıralayabiliriz:
1) Empati kuracak kişi kendisini karşısındakinin yerine koymalı, olaylara onun bakış açısıyla bakmalıdır. Başka bir söyleyişle, empati kurmak isteyen kişinin karşısındaki kişinin fenomonolojik alanına girmesi gereklidir. Fenomenolojik alan nedir? Psikolojideki fenomenolojik yaklaşıma göre her insanın bir fenomenolojik alanı vardır. Her insan gerek kendisini gerek çevresini, kendisine özgü bir biçimde algılar; bu algısal yaşantı özneldir (subjektiftir); kişiye özgüdür. Yani her insan dünyaya, kendine özgü bir bakış tarzıyla bakar. Eğer bir insanı anlamak istiyorsak, dünyaya onun bakış tarzıyla bakmalı, gerçekleştirmek için de empati kurmak istediğimiz kişinin rolüne girmeli, onun yerine geçerek adeta olaylara onun gözlüklerinin gerisinden bakmalıyız. Karşımızdaki kişinin rolüne girerek empati kurduğumuzda, o kişinin rolünde kısa bir süre kalmalı, daha sonra da bu rolden çıkarak kendi rolümüze geçebilmeliyiz. Aksi halde empati kurmuş sayılmayız. Karşımızdaki ile özdeşim kurmak (ona benzemek) veya ona sempati duymak, empatiden farklı şeylerdir.
2) Empati kurmuş sayılmamız için, karşımızdaki kişinin duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlamamız gereklidir. Karşımızdakinin yalnızca duygularını veya yalnızca düşüncelerini anlamış olmak yeterli değildir. Empatiyi tanımlarken bu noktayı vurguladığımızda, empatinin iki temel bileşeninden söz etmiş oluyoruz. Bunlar empatinin bilişsel ve duygusal bileşenleridir. Karşımızdakinin rolüne girerek onun ne düşündüğünü anlamamız, bilişsel nitelikli bir etkinlik (bilişsel rol alma/bilişsel perspektif alma), karşımızdakinin hissettiklerinin aynısını hissetmemiz ise duygusal nitelikli bir etkinliktir (duygusal rol alma/duygusal perspektif alma.) Bilişsel rol alma duygusal rol almanın ön şartı sayılabilir. Empatinin bileşenlerinin ne olduğu konusunda araştırmacılar arasında, bazı görüş farklılıkları vardır. Örneğin Hoffman’ a (1978) göre empatinin, bilişsel, duygusal ve güdüsel (motivasyonel) olmak üzere üç bileşeni vardır. Bazı araştırmacılar empatinin bilişsel yönünü, bazıları ise duygusal yönünü vurgulamaktadır. Fakat çoğunluğun üzerinde uzlaştığı görüş, empatinin bilişsel ve duygusal bileşenlerden oluştuğu yolundadır.
3) Empati tanımındaki son öğe ise, empati kuran kişinin zihninde oluşan empatik anlayışın, karşıdaki kişiye iletilmesi davranışıdır. Karşımızdaki kişinin duygularını ve düşüncelerini tam olarak anlasak bile eğer anladığımızı ifade etmezsek empati kurma sürecini tamamlamış sayılmayız. Araştırmacılar, insanların zihinlerinde kurdukları empatiyle, karşılarındaki kişiye ilettikleri empati arasında farklılık olduğunu belirtmektedirler. Karşımızdaki insanlara empatik tepki vermenin iki yolu vardır: Yüzümüzü/bedenimizi kullanarak onu anladığımızı ifade etmek. Empatik tepki vermenin en etkili yolu herhalde bu ikisini birlikte kullanmaktır. Bir sıkıntımız olduğunda, bizimle konuşan kişi, dostça bir gülümsemeyle kolumuza dokunup sıkıntımızı sözelleştirirse, örneğin "son günlerde çok bunalmışsın" derse, rahatladığımızı hissedebiliriz.
Bir Halk Masalında Empati
Göğsü kınalı bir serçe varmış. Gök gürlediği zamanlar tir tir titreyerek yere yatar, gök yıkılmasın diye de ayaklarını havaya kaldırırmış. Bir yandan da "korkumdan kırk kantar yağım eridi" dermiş. Bir gün birisi demiş ki; "sen kendin beş dirhem gelmezsin; nerden oluyor da kırk kantar yağın eriyor?" Bunun üzerine serçe şu cevabı vermiş; “herkesin kendine göre dirhemi, kantarı var; siz ne anlarsınız".
Yukarıdaki masalda verilmek istenen mesaj kanımca şudur: Her insanın -hatta her canlının- olaylara kendine özgü bir bakış açısı (fenomenolojik alanı) vardır. Dışarıdan baktığımızda bunu göremeyiz ve bu yüzden de onun bazı davranışlarına anlam veremeyiz. Kendimizi karşıdakinin yerine koyup olaylara onun gözüyle bakabilirsek, ancak bu durumda onun duygularını ve düşüncelerini anlamamız, dolayısıyla da davranışlarına anlam vermemiz mümkün olur.
Empatinin Sempatiden Farklılığı
Bir insana sempati duymak demek, o insanın sahip olduğu duygu ve düşüncelerin aynısına sahip olmak demektir. Karşımızdaki kişiye sempati duyuyorsak, onunla birlikte acı çekeriz ya da seviniriz. Empati kurduğumuzda ise karşımızdakinin duygu ve düşüncelerini anlamak esastır. Kendimizi sempati kurduğumuz kişinin yerine koymamız ve onu anlamamız şart değildir; sempatide "yandaş" olmak esastır. Empati kurduğumuzda ise karşımızdaki kişiyle aynı duyguları ve görüşleri paylaşmamız gerekmez; sadece onun duygularını ve düşüncelerini anlamaya çalışırız. Bir insanı anlamak başka şeydir, ona hak vermek başka şey. Empatide anlamak, sempati de ise anlamış olalım ya da olmayalım, karşımızdakine hak vermek söz konusudur.
Empati Kurma ve Yardım Etme Davranışı
Empati kurmanın yardım etme davranışına nasıl dönüştüğü hakkında başlıca iki kuramsal açıklama vardır: Bunlardan birincisine göre, sıkıntı içinde bulunan kişi ile empati kuran kişi, karşısındakinin durumunu anladığı için sıkıntıyı gidermek, yani kendisini rahatlatmak için o kişiye yardımda bulunur. İkinci açıklama ise şöyledir: Sıkıntıda bulunan kişi ile empati kurarak onun durumundan haberdar olan kişi, diğergam bir davranışta bulunarak, sıkıntıdaki kişiyi rahatlatmak amacıyla ona yardım eder. Yukarıdaki açıklamaların birincisine göre, yardım davranışının temelinde egoist bir güdü, ikincisine göre ise diğergam (altruıstic) bir güdü bulunmaktadır. Empati sadece kendisiyle empati kurulana yararı olan bir etkinlik değildir. Empati, empatiyi kuran kişi için de önemlidir. Empatik becerileri ve eğilimleri yüksek olan, bu yüzden de diğer insanlara yardım eden kişilerin, çevreleri tarafından sevilme ihtimalleri artar. Bell ve Hall(1954) yaptıkları araştırmada, liderlik özelliğine sahip kişilerin empati kurma becerilerinin yüksek olduğu belirlenmiştir. Bir araştırmada, piyano ve keman çalan gençlerin empatik becerileri ve kendilerine yönelik saygı düzeyleri, müzikle uğraşmayan gençlerinkine oranla daha yüksek bulunmuştur. Yine benzeri bir araştırmada, kedi köpek gibi evcil hayvanların beslendiği evlerdeki çocukların empatik becerileri (bilişsel ve duygusal rol alma becerileri), evcil hayvan beslenmeyen evlerdeki çocukların empatik becerilerinden daha yüksek bulunmuştur. Bu bulgular, kişilerin ilgi alanları ile empatik becerileri arasında ilişki bulunduğu anlamına gelmektedir. Müzik, evcil hayvan gibi uğraş edinmek muhtemelen kişilerin empatik anlayışlarını/becerilerini arttırmaktadır. Bir araştırmaya göre, meraklarına anne ve babalarından karşılık bulan çocuklar, yetişkin olduklarında, aynı ortamda yetişmeyenlere oranla daha yüksek empatik ilgiye sahip olmaktadırlar.
Aşamalı Empati Sınıflaması:
(a)  Onlar Basamağı
Bu basamakta tepki veren kişi karşısındaki kişinin kendisine anlattığı sorun üzerine düşünmez, sorun sahibinin duygu ve düşüncelerine dikkat etmez, bu soruna ilişkin kendi duygu ve düşüncelerinden söz etmez. Sorunu dinleyen kişi, sorun sahibine öyle bir geri bildirim verir ki, bu geri bildirim, o ortamda bulunmayan üçüncü şahısların (toplumun) görüşlerini dile getirmektedir. Bu basamakta tepki veren kişi, birtakım genellemeler yapar, atasözleri kullanır. Örneğin parasını israf ettiği için yakınan bir kişiye "ayağını yorganına göre uzat" dersem, Onlar basamağında bir empatik tepki vermiş olurum. Bu sözlerimle karşımdaki kişinin ya da benim duygu ya da düşüncelerimiz yer almamakta, yalnızca toplumun bu konu ile ilişkin görüşü yansıtılmaktadır.
(b)  Ben Basamağı
Bu basamakta empatik tepki veren kişi, benmerkezcidir; kendisine sorununu anlatan kişinin duygu ve düşüncelerine eğilmek yerine, sorunun sahibini eleştirir, ona akıl verir; bazende kişiyi kendi sorunlarıyla başbaşa bırakıp kendinden söz etmeye başlar. Örneğin "ben" basamağına uygun empatik tepki veren bir kişi, dinlediği sorun karşısında "üzüldüm, aynı dert bende de var" der ve böylece sorun sahibini sorunuyla yüzüstü bırakıp kendi sorunlarını anlatmaya başlar. Ben basamağında empatik tepki veren kişi, karşısındaki insanı bir ölçüde rahatlatabilir.
(c)   Sen Basamağı
Bu basamakta empatik tepki veren bir kişi, kendisine sorununu ileten kişini rolüne girer, olaylara o kişinin bakış açısıyla bakar. Yani kendisine iletilen sorun karşısında, toplumun ya da kendisinin düşüncelerini dile getirmez, doğrudan doğruya karşısındaki kişinin duyguları ve düşünceleri üzerinde odaklaşarak, o kişinin ne düşündüğünü ve hissettiğini anlamaya çalışır.
Yukarıda sıralanan üç temel empati basamağını kapsayacak şekilde on alt basamak oluşturdum:
1.   Senin problemin karşısında başkaları ne düşünür, ne hisseder: Bu basamakta empati kurmaya çalışan kişi, birtakım genellemeler yapar, felsefi görüşlere, atasözlerine başvurabilir, dinlediği soruna ilişkin olarak genelde toplumun neler hissedebileceğini dile getirir; sorununu anlatan kişiyi toplumun değer yargıları açısından eleştirir.
2.   Eleştiri: Dinleyen kişi, sorununu anlatan kişiyi kendi görüşleri açısından eleştirir, yargılar.
3.   Akıl Verme: Karşısındakine akıl verir, ona ne yapması gerektiğini söyler.
4.  Teşhis: Kendisine anlatılan sorunu ya da sorunu anlatan kişiye teşhis koyar; örneğin “bu durumun sebebi toplumsal baskıdır” ya da “sen bunu kendine fazla dert ediyorsun” der.
5.   “Bende de Var”: Kendisine anlatılan soruna ya da sorunun benzerinin kendisinde de bulunduğunu söyler; “aynı benim başımda” diye söze başlar ve kendi sorununu anlatmaya başlar.
6.  “Benim Duygularım”: Dinlediği sorun karşısında kendi duygularını sözle ya da davranışla ifade eder; örneğin “üzüldüm” ya da “sevindim” der.
7.   Destekleme: Karşısındaki kişinin sözlerini tekrarlamadan, onu anladığını ve desteklediğini belirtir.
8.   Soruna Eğilme: Kendisine anlatılan soruna eğilir, sorunu irdeler, konuya ilişkin sorular sorar.
9.  Tekrarlama: Kendisine iletilen mesajı (sorunu), gerektiğinde mesaj sahibinin kullandığı bazı kelimelere de yer vererek özetler; yani dilediği mesajı kaynağına yansıtmış olur.
10.  Derin Duyguları Anlama: Bu basamakta empati kuran kişi, kendisini empati kurduğu kişinin yerine koyarak onun açıkça ifade ettiği ya da etmediği tüm duygularını ve onlara eşlik eden düşüncelerini ark eder ve bu durumu ona ifade eder.
* * *
Ben bir “bilinçolog”um. Kendimi bir başkasının, örneğin bir sosyologun yerine koymam oldukça kolaydır. Bunun için, bir üniversitenin ilgili bölüm ya da fakültesinde öğrenim görmem yeterlidir. Ama bir sosyologun kendisini benim (bir bilinçologun) yerime koyması imkânsızdır. Bunun için öğrenim göreceği bir üniversite dünyada yoktur.
Bilinçolog olmak isteyen sayın sosyologlara önemle duyurulur…

Galip BARAN
Bilinç Üniversitesi (1) Kurucusu

TEL: (0252) 382 34 77 / (0535) 844 84 76 /  E-POSTA: galipbaran@ttmail.com

(1)    :  Bilinç Üniversitesi’nin işlevi: “Bilgi Çağı”  üniversitelerinin, zamanla Bilinçoloji Ana Bilim Dalına dönüşebilecek Bilinç Enstitüsü ya da Bilinç Kürsüsü gibi bölümler kurmalarına yardımcı olmak; böylece, yalnız bilgili değil aynı zamanda bilinçli mimar, mühendis, doktor, sosyolog, psikolog v.b. meslek mensuplarının yetişmesine katkıda bulunmaktır.
(*) (google’dan aktaran Galip Baran)

HAYRETTİN KARACA'YA


Hayrettin Karaca
TEMA Vakfı Onursal Başkanı
Sayın Hayrettin Karaca

1926 yılında Bandırma’da doğduğunuzu, ilkokula Bandırma’da başlayıp İstanbul’da bitirdiğinizi öğrendim. İlkokula ben de  Bandırma’da başladım, ben de İstanbul’da bitirdim… 1932 yılında Manyas Eşenköy’de doğmuş bir hemşerinizim…   

1978 yılında İstanbul Çekmece Nükleer araştırma ve Eğitim Merkezi’nden (ÇNAEM) emekli olup, Bodrum’un Turgutreis Beldesine yerleştim. Aşağıda sayılan, bazılarından yerel bazılarından merkezi yönetimin sorumlu olduğu alanlarda çoğu zaman bir, zaman zaman birkaç kişiyle birlikte bazı çalışmalar yapıyoruz…

Size toprak konusunda yıllardır sürdürdüğünüz inançlı ve inatçı mücadele nedeniyle “Toprak Dede” diyorlar. Bana , “Trafik Dede  ve “Eylem Dede” gibi unvanlar yakıştırıyorlar… Diğer taraftan, Prof. Dr. M. Akif Çukurçayır,  örneği ekli makalesinde beni  erdem öğreten deli” olarak tanımlamış...

Sayın Karaca,

Kanal B Televizyonu’nda yaptığınız bir programa katılmak ve aşağıda sayılan alanlarda başlattığımız çalışmalarda edindiğim ilginç bulacağınızı umduğum bilgi, birikim ve deneyimi toplumla paylaşmak  istiyorum…

Aynı amaçla, Kanal B  Televizyonu Genel Müdür’ü sayın Ali Haydar Birben’e gönderdiğim örneği ekli mektuba henüz bir cevap alamadım…

Çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı (Ahilik), milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda başlattığımız, insanı, davranışlarını ve nedenlerini araştırdığımız, “okul dışı eğitim” olarak tanımladığımız bazıları yerel, bazıları merkezi yönetimin sorumluluk alanına giren; bazılarımızı bencillikten kurtaran ve bilinçlendiren çalışmaları yaparken yaşam biçimim  kökten değişti:

    “Yasa bağımlısı” oldum.
*    Kendimi tanımağa başladım.
*   “Diğerkâm bir kişilik” edindim.
*   “Yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümsedim. 
*    Edindiğim “tecrübi bilgi” ile işlevi aşağıda açıklanan Bilinç Üniversitesi’ni kurdum.
*    “Bilgi Çağı”nda bocalamakta olan “Muasır Medeniyet”i aştığımın, “Bilinç Çağı”nda yaşamağa başladığımın, bilinç konusunda uzmanlaştığımın, Bilinçolog olduğumun farkına vardım…

“İklim değişikliği”nin “Bilgi Çağı”nda gerçekleştiği; aynı çağda ozon tabakasının delindiği, buzulların eridiği, yağmur ormanlarının tükendiği, türlerin azaldığı, bu çağın  bilgilendirici eğitim anlayışı”nın, “iklim değişikliği”ni önlemeğe yetmediği ve felâket olarak tanımlanan bu değişiklikten bu gezegenin sakinlerinin sorumlu oldukları dikkate alındığında; “Bilgi Çağı”nın “bilgilendirici eğitim anlayışı”nı aşmanın, “Bilinç Çağı”nın “bilinçlendirici eğitim anlayışı”nı hayata geçirmenin, yalnız ülkemiz değil, bu gezegenin sakinleri için önemi, zorunluluğu, kaçınılmazlığı, “olmazsa olmazlığı” kendiliğinden ortaya çıkar…

Sayın Karaca;

Yukarıda sözü edilen çalışmaları yaparken geliştirdiğimiz, ilk ve orta öğretim okulları müfredat programına “uygulama dersi” olarak konulması önerisiyle M. E. Bakanlığına gönderdiğimiz, geleceğin Türkiye’sinin iş ve devlet adamları olacak çocuklara da benzer özellikleri kazandıracağına, onları da en azından bilinçlendireceğine inandığımız “trafik terörüne son verme ve demokrasiyi tabana yayma projesi” dikkate alınmadı…

Yukarıda da ifade edildiği üzere, Kanal B’de yaptığınız programlardan birisine konuk edip, M. E. Bakanlığı’na gönderdiğimiz (örneği ekli) projenin hayata geçirilmesi önerimizi topluma paylaşmamıza olanak sağlarsanız; daha açık deyişle, geleceğin Cumhurbaşkanı, Başbakanı, TBMM Başkanı, o, şu ya da bu bakanı olacak çocuklarımızın nasıl bilinçlenebilecekleri ile ilgili birikimimizi dile getirme konusunda bize yardımcı olursanız, minnettar kalırız…

Yukarıda sözü edilen çalışmaları yaparken geliştirdiğimiz “Diğerkâmlık Andı” ve “Öğrenci Andı” eklidir…

Saygılarımızla.

Galip BARAN
Bilinç Üniversitesi (1) Kurucusu

TEL: (0252) 382 34 77 / (0535) 844 84 76
E-POSTA: galipbaran@ttmail.com

(1)    :  Bilinç Üniversitesi’nin işlevi: “Bilgi Çağı”  üniversitelerinin, zamanla “Bilinçoloji Ana Bilim Dalı”na dönüşebilecek “Bilinç Enstitüsü” ya da “Bilinç Kürsüsü” gibi bölümler kurmalarına yardımcı olmak; böylece, yalnız bilgili değil aynı zamanda bilinçli mimar, mühendis, doktor, sosyolog, psikolog v.b. meslek mensuplarının yetişmesine katkıda bulunmaktır

EKLERİ:
1.      Trafik terörüne son verme ve demokrasiyi tabana yayma projesi.
2.      Kanal B Televizyonu Genel Müdürü sn Ali Haydar Birben’e gönderilen mektup
3.     “Erdem Öğreten Deli (!)” /M. Akif Çukurçayır/ “Yurttaşsız Demokrasi”/ sayfa  299 / Çizgi Kitabevi
4.      “Diğerkâmlık Anı”
5.      “Öğrenci Andı”