16 Şubat 2015 Pazartesi

Dr. Erdal A. Osmanlıoğlu ÇNAEM Merkez Müdürü İSTANBUL

Dr. Erdal A. Osmanlıoğlu
ÇNAEM Merkez Müdürü
İSTANBUL
                
KONU: ÇNAEM çalışanları’na…

Sayın Dr. Erdal A. Osmanlıoğlu,
ÇNAEM’de Reaktör işletme ve Nükleer Elektronik uzmanı olarak istihdam edilmek üzere gönderildiğim Pennsylvania Devlet Üniversitesi’nde aldığım eğitimden (on the job training) sonra ÇNAEM’de 18 yıl çalıştım. 1978 yılında emekli olup Bodrum-Turgutreis’e yerleştim.

Bodrum’da, Halk Eğitim Merkezi’nde İngilizce Kursu açtım. İngilizce dersi verdim

1989 yılında iki emekli arkadaşımla sokaklarda, çöp toplamaya başladım. Benden başka hiç kimsenin kendisine yakıştıramadığı, deli olarak tanımlanmama yol açan bu çalışmayı yaparken, sokağa, yani Türk Milleti’ne ait alana sahip çıktım.

TÜRKİYE’YE SAHİP ÇIKMAMA YOL AÇAN BAŞKA ÇALIŞMALAR:
Çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, milli servet, iş ahlâkı (Ahilik), imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda başlattığımız; insan’ı, insan davranışlarını ve nedenlerini araştırdığımız (bazılarından yerel, bazılarından merkezi yönetimin sorumlu olduğu), beni bencillikten (asalaklıktan) kurtaran, dünya’nın ilk “yasa bağımlısı”, diğer deyişle; “yolsuzlukla mücadele uzmanı” olmamı sağlayan çalışmaları yaparken yaşam biçimim kökten değişti.
*    “Kendimi tanımağa” başladım.
*    Dünya’nın ilk “Bilinç Çağı İnsanı” oldum.
*    Edindiğim “tecrübi bilgi” ile işlevi ve kuruluş amacı aşağıda açıklanan Bilinç Üniversitesi’ni  kurdum.
 *     “Devletin devamlılık ilkesi” ile “Yurdu ve milleti özden çok sevme” ve “yaratılanları Yaratan’dan ötürü sevme”  ilkelerini özümsedim. (Bu ilkeleri özümseyebilmek için insanın değişmesi, sencil, yani diğerkâm bir varlığa dönüşmesi gerekiyor..)
*   Bilinç konusunda uzmanlaştığımın, otodidakt (özöğrenimli) olduğumun farkına vardım. Kendimi Bilinçolog olarak tanımladım ve Dünya’nın ilk Bilinçologu oldum. 
Otodidakt : Bir okula gitmeden kendi kendini yetiştiren (kimse). eş. yani özöğrenimli.
Özöğrenim: Her şeyi kendi kendine öğrenme, kendi kendini yetiştirme işi.
  
*      2015’i  “Yolsuzlukla Mücadele Yılı” ilan ettim.
Yukarıda sayılan alanlardaki çalışmaları yaparken “Bilgi Çağı İnsanı”nın “yeti” sözcüğüyle tanımladığı (sınırlandırdığı) bilinç kavramını:
(a)   Sorumluluk kavramıyla bütünleştirdim, ete kemiğe büründürdüm, somutlaştırdım.
(b)   B (bilinç) = Z (zaman) x  Ç2 ( çabanın karesi) şeklinde ifade ederek bilimselleştirdim…
(c)   Basında yer alan haberlerden derlediğim bir “Küresel ısınma sergisi” hazırladım.

 “BİLİNÇ ÇAĞI İNSANI” OLMAMA YOL AÇAN ÇALIŞMALARDAN ÖRNEKLER:
1989 yılında, yukarıda da ifade ettiğim üzere,  sokakta, kamusal, yani Türk Milleti’ne ait alanda çöp, izmarit ve benzeri atıkları toplamağa, Türkiye’ye, tapulu malım gibi sahip çıktım. Böylece,  yolsuzlukla mücadele etmeğe başladım. Bu mücadeleyi pek çok il, ilçe ve beldede, başlangıçtaki kadar sürekli değilse bile sağlığım elverdiğince sürdürüyorum. Aslında Dünya’ya sahip çıkıyorum. Asalaklıktan (bencillikten) kurtulmuş olmanın gereğini yapıyorum

1996  yılında İstanbul’da gerçekleştirilen HABİTAT II ve Bodrum’da gerçekleştirilen Yerel HABİTAT Konferanslarına katıldım. Ne var ki, Devletin kurumlarının yanı sıra pek çok özel kuruluş, kişi, örgüt ve vakıfların katıldığı o konferanslara katılanlardan, benim dışımda hiç kimse, verdiği sözleri tutmadı/tutamadı. Dağlar fare doğurdu.
Devletin Devamlılığı İlkesi”nin gereği yapılmadı/yapılamadı (halâ).

MUMİKOM’dan (Muğla Milletvekillerini İzleme Komitesi) esinlenerek (Belediye başkanlarına hesap sormak için) kurduğum TUBİKOM, ( “Turgutreis Belediyesini İzleme Komitesi”) Fare doğurmayan girişimlerimin bir başka örneğidir.

Muğla’nın Büyükşehir, Turgutreis’in Mahalle olması üzerine, BODBİKOM’u (Bodrum Belediyesi’ni İzleme Komitesi) kurdum. Turgutreis Mahalle Meclisi’ni, Bodrum Belediyesi’ni ve Muğla Büyük şehir Belediyesi’ni de izlemeğe başladım. Demokrasiyi öğrenmemi, otokratlıktan kurtulmamı sağlayan bu çalışmaları yaparken, beni de izleyecek, benden hesap soracak bir kişi kurum ya da kuruluşu (halâ) bekliyorum.

Aynı yıl (1996) Bodrum Garajaltı kavşağında başlattığım bir çalışma ile yayalarla ilgili “kırmızı ışık kuralı”nı ihlâl eden (yolsuzluk yapan) yayaları,  “Yeşili Bekle, Lütfen”, “Sağdan, Lütfen” yazılı pankartları kullanarak uyarmağa başladım.

Bu çalışmayı yaparken, sözü edilen kuralı ihlâl eden otokratların yolsuzluk yapmağa devam ettiklerini gözledim.

Diğer taraftan, demokrasinin, “özgürlüklerin özgürlüklerle sınırlı bir yaşam biçimi olduğu” gerçeğini dikkate alarak, sözü edilen kavşakları (a) “Demokrasi Dershanesi” ve (b) “kırmızı ışık kuralı”nı ihlâl edenleri uyaranları “Demokrasi Öğretmeni” olarak tanımladım. Dünya’nın ilk “Demokrasi öğretmeni” oldum.

2001 yılında, borç alanın emir de almak zorunda kalacağı gerçeğini dikkate alarak, uyruğu olduğum Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni “dış borç yükünden” (dış borç boyunduruğu) kurtarmak amacıyla bir “gönüllü vergi” kampanyası  başlatmak istedim. Bu amaçla 57. Hükümet’e başvurdum. Hazine Müsteşarlığı’nın olumlu görüş bildirmesine karşın öngörülen yasal düzenleme yapılmadığı için bu girişimim başarılı olmadı. Türkiye Cumhuriyeti Devleti “dış borç boyunduruğu”ndan halâ kurtulamadı, ne yazık ki.

Bu başarısız uygulama da, uyruklarının sahip çıkmadıkları bir devletin, ancak “mış gibi bir devlet” olabileceğini gösterdi.

Sayın Dr. Erdal A. Osmanlıoğlu,
Felaket olarak da tanımlanan Küresel ısınma” “Bilgi Çağı”nda gerçekleşti. Bu çağın “bilgi vermekten ibaret olan eğitim anlayışı” felâketi önleyemedi. Sonuç olarak, “Bilgi Çağı İnsanı”nın, “küresel ısınmayı” durdurabilmesi için,  “Eğitimin bilinçlendirici boyutunu” özümsemesi, “Bilinç Çağı İnsanı” olması gerekiyor.

Başta sayılan alanlardaki çalışmaları yaparken geliştirdiğim, ilk ve orta öğretim okulu öğrencileri müfredat programına “uygulama dersi” olarak konulmasını M. E. Bakanlığı’na önerdiğim, çocuklarımıza da benzer özellikleri kazandıracak, onların da “Bilinç Çağı İnsanı” olmalarını sağlayacak olan, “Trafik terörüne halkın işbirliğinde son verme ve demokrasiyi tabana yayma projesi” dikkate alınmadı. Uygulanmadı. M. E. Bakanlığı, “Bilinç Çağı İnsanı” yetiştirilmesi önerimi kabul etmedi, “Eğitimin bilinçlendirici boyutu”nu  anlamazlıktan geldi.

“BİLGİ ÇAĞI İNSANI” BİLİNÇ SÖZCÜĞÜNÜ YANLIŞ KULLANIYOR;
*    “Kasten” ya da “maksatlı” yerine “bilinçli olarak”,
*    “Biliyorum”ya da “farkındayım” yerine “bilinçliyim ya da “bilincindeyim”,
*    (Bilinç sözcüğünün fiil olarak kullanıldığında nesne almayacağını, geçişsiz bir fiil olduğunu bilmediği için) “bilgilendiriyorum” ya da “bilgi veriyorum” yerine “bilinçlendiriyorum” diyor. M. E. Bakanlığı yanlış kullanımı sürdürüyor.

Bu yanlışlığın düzeltilmesi için, 16. 04. 2014 tarihinde, TDK’ya (Türk Dil Kurumu) yaptığım başvuruya halâ bir yanıt verilmedi. “Eğitimin bilinçlendirici boyutu”nu anlamazlıktan geldi. Yanlış kullanımı, TDK da sürdürüyor. 

M. E. B. ve TDK , “Bilinç Çağı İnsanı” yetiştirilmesi önerimizi engelleme konusunda işbirliği yapıyorlar.

“BİLİNÇ ÇAĞI İNSANI”, ÖZETLE:
*    Aşırı tüketmez. 
*    Çevreyi kirletmez.
*    Rüşvet almaz/vermez.
*    Trafik kurallarını ihlâl etmez.
*    Vergi kaçırmaz, kul hakkı yemez.
Eş deyişle, yolsuzluk yapmaz, yolsuzluk yapanlarla mücadele etmekten kendisini alamaz. Başka türlü davranmasına, özümsediği ilkeler izin vermez.

“NE VAR NE YOK” SORUSU İÇİN BAZI  CEVAPLAR:
*      Turgutreis’in, Bodrum’un, Muğla’nın,Türkiye’nin, Dünya’nın sakini çok, ama benden başka sahibi yok (halâ).
*    Turgutreis’in, Bodrum’un, Muğla’nın,Türkiye’nin, Dünya’nın muhtarı, kaymakamı, valisi, belediye başkanı çok, ama benden başka “yasa bağımlısı” bir sakini yok (halâ).
*   Turgutreis’in, Bodrum’un, Muğla’nın, Türkiye’nin, Dünya’nın ibadethanesi, hastanesi, eczanesi, hapishanesi çok, ama benim Turgutreis’te kurduğumdan başka Bilinçhanesi (BİLİNÇ ARAŞTIRMA, GELİŞİTİRME VE EĞİTİM MERKEZİ) yok (halâ).
*   Turgutreis’in, Bodrum’un, Muğla’nın,Türkiye’nin, Dünya’nın sosyologu, psikologu, antropologu çok, ama benden başka Bilinçologu yok (halâ).

Sayın Dr. Erdal A. Osmanlıoğlu,
Kısaca söylemek gerekirse; “Küresel ısınma”nın durabilmesi, yolsuzlukların sona erebilmesi, otokrasinin sona erebilmesi için, bu Dünya’nın sakinlerinin değişmeleri, “Bilinç Çağı İnsanı” olmaları gerekiyor.

“BİİLNİÇ ÇAĞI İNSANI” OLARAK YAPTIĞIM İŞLERDEN BAZILARI:
(a)    Açılışı, 2003 yılında yapılan Turgutreis Yat Limanını (D-Marin’i);
*      ÇED raporunu hiçe sayarak, denizi kirleterek, Çevre Yasası’nı ihlâl ederek, kamusal, yani Türk Milleti’ne ait alana tecavüz ederek inşa eden,
*     D-Marin giriş kapılarındaki bekçi kulübelerinin üstüne gölgelik olarak konmuş olan tenteleri zemine bağlayan çelik halatlarla yaya yolunu kapatarak, Trafik Yasası’nı ihlâl ederek, kamusal, yani Türk Milleti’ne ait alana işletirken de defalarca tecavüz eden, (Başkanı Ferit Şahenk’e, önceki Meclis Başkanlarından Köksal Toptan’ın TBMM Hizmet Ödülü verdiği) Doğuş Grubu’nun  yaptığı yolsuzlukları önledim.
(b)    Turgutreis Otobüs Terminali karşısındaki Total Benzin İstasyonunun devasa reklam panosunu yaya yoluna koyarak, Trafik Yasası’nı ihlâl ederek, kamusal, yani  Türk Milleti’ne ait alana tecavüz ederek yaptığı yolsuzluğu da aynı şekilde önledim.

Sayın Dr. Erdal A. Osmanlıoğlu,
Uyrukları “Bilinç Çağı İnsanı” olduklarında Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en fazla bir yıl içinde:

(a)   Muasır Medeniyet’in üstüne çıkacağını,
(b)   Küresel sınmayı durdurmada Dünya’ya öncülük edeceğini,
(c)    Dünya Şeffaflık Örgütü”nün 2014 yılında yayınladığı raporda (Yolsuzluk Algısı Endeksi’nde) ilk sırada ye alan Danimarka’nın üstünde (1. sırada) yer alacağını (kendi örneğime dayanarak İDDİA EDİYORUM.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin uyruklarının, sadece “Yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümsemeleri bile, bu ülkede suç işlenmemesi, adaletin sorun olmaması, bu kadar çok polis, Savcı ve Hâkime gerek kalmaması için yeterli olacaktır.

Yukarıda dile getirdiğim gerçekleri ÇNAEM çalışanları ile paylaşmak istedim.

Saygılarımla.

Bilinç Üniversitesi Kurucuları Platformu Temsilcisi
Türkiye HABİTAT Yolsuzlukları Önleme Kozası Kolaylaştırıcısı
Bilinçolog Galip (Sencil, yani Diğerkâm) Baran

TEL: (0252) 382 34 77 / (0535) 844 84 76
E-POSTA: galipbaran@windowslive.com

Bilinç Üniversitesi’nin:
(a)    İşlevi: “Bilgi Çağı”  üniversitelerinin, zamanla Bilinçoloji Ana Bilim Dalına dönüşebilecek “Bilinç Enstitüsü” ya da “Bilinç Kürsüsü” gibi bölümler kurmalarına yardımcı olmak; böylece, yalnız bilgili değil aynı zamanda bilinçli mimar, mühendis, doktor, sosyolog, psikolog, antropolog  v.b. meslek mensuplarının yetişmesine katkıda bulunmak.
(b)   Kuruluş amacı:  “Güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu”, bir başka deyişle, “dünyevi değerler”in yerini “uhrevi değerler”in aldığı bir dünya düzeni kurmak.

EKİ: Çalışmalarımla ilgili belgelerden oluşan bir klasör

ADRES:  4076 Sokak No: 5/2  PK: 20

                 Turgutreis-BODRUM

30 Aralık 2014 Salı

İlyas Özgüven Doğan Haber Ajansı Ege Bölge Temsilcisi, 27. 12. 2014

İlyas Özgüven
Doğan Haber Ajansı Ege Bölge Temsilcisi

KONU:  Ulusal Basının desteğine ihtiyacımız
İLGİ   : Türkiye’nin:
(a) Muasır Medeniyet’in üstüne çıkması
(b) Küresel sınmayı durdurmada Dünya’ya öncülük etmesi
(c)  Dünya Şeffaflık Örgütü”nün 2014 yılında yayınladığı raporda (Yolsuzluk Algısı Endeksi’nde) ilk sırada ye alan Danimarka’nın üstünde (1. sırada) yer alması

Sayın İlyas Özgüven,
Bizler, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin uyrukları olarak, çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, milli servet, iş ahlâkı (Ahilik), imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda yapılan, (bazıları aşağıda açıklanan) yolsuzlukları yıllardır önlüyoruz. İnsanı, insan davranış biçimleri ve nedenlerini araştırdığımız bu çalışmaları yaparken, bencillikten kurtulduk, diğerkâm kişilik edindik, yasa bağımlısı olduk. “Devletin devamlılığı ilkesi”ni özümsedik. Sonuçta farklı düzeylerde özellikler kazandık:

*      “Bilinç Çağı İnsanı” olduk
*     “Kendimizi tanımağa başladık.
*     “Yurdu ve milleti özden çok sevme” ve “Yaratılanları Yaratan’dan ötürü sevme” ilkelerini özümsedik.

[Posta Gazetesi’nin manşetinde “Türkiye’yi ve insanları çok seviyoruz” şeklinde bir cümlenin yer aldığı görülüyor. Bu cümle, bizim, özellikle benim özümsediğim “Yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi” ile örtüşmekte olup; Bu ilke hayata geçtiğinde; 77 milyon Türk, 780 bin km karelik Türkiye’yi ve 77 milyonluk  Türk Milleti’ni  özünden (kendinden) çok sevdiğinde,  bu ülkede suç işlenmeyecek, (YOLSUZLUKLAR SONA ERECEK) adalet sorun olmayacak, polis, savcı, hakime ihtiyaç kalmayacak, (hapishanelere gerek duyulmayacak) “Yurtta Barış” olacak,  Atatürk’ün hayali gerçekleşecek…Sözü edilen ilke, işte bu nedenle, geleceğin AYDINLIK TÜRKİYE’sinin çimentosudur…]

*     Bizler, edindiğimiz “tecrübi bilgi ve birikim” ile işlevi ve kuruluş amacı aşağıda açıklanan Bilinç Üniversitesi’ni kurduk.

*      2015’i,Yolsuzlukla Mücadele Yılıilan ettik.

*   Ben, bilinç konusunda uzmanlaştığımın, otodidakt (özöğrenimli)  bir varlık olduğumun farkına vardım. Kendimi Bilinçolog olarak tanımladım. 

Otodidakt : Bir okula gitmeden kendi kendini yetiştiren (kimse). eş. yani özöğrenimli.
Özöğrenim: Her şeyi kendi kendine öğrenme, kendi kendini yetiştirme işi.

Bilgi Çağı İnsanı”nın “yeti” sözcüğüyle tanımladığı bilinç kavramını:
(a)   Sorumluluk kavramıyla bütünleştirdik, ete kemiğe büründürdük, somutlaştırdık.
(b)   B (bilinç) = Z (zaman) x  Ç2 ( çabanın karesi) şeklinde ifade ederek bilimselleştirdik…
(c)    Basında yer alan haberlerden derlediğimiz bir “küresel ısınma sergisi” hazırladık.

BENİM ÇALIŞMALARIMDAN BAZI ÖRNEKLER
1996 yılında İstanbul’da gerçekleştirilen HABİTAT II ve Bodrum’da gerçekleştirilen Yerel HABİTAT Konferanslarına katıldım. Sorumluluklar üstlendim. Bu sorumlulukların hakkını verebilmek için var gücümle çalışıyorum.

Ne var ki; gerek İstanbul gerekse Bodrum HABİTAT Konferanslarına katılanlar arkasını getiremediler, üstlendikleri sorumlulukların hakkını veremediler. Ünlü deyişle, “… doğura  doğura ancak bir fare doğurdular.” 

MUMİKOM’dan (Muğla Milletvekillerini İzleme Komitesi’nden) esinlenerek kurduğum TUBİKOM, (Turgutreis Belediyesini İzleme Komitesi) fare doğurmayan girişimlerimin bir başka örneğidir.

Muğla’nın Büyükşehir olması, (Turgutreis’in mahalleye dönüşmesi) üzerine, BODBİKOM’u (Bodrum Belediyesini İzleme Komitesi’ni)  kurdum.

1996 yılında:
(a)   Bodrum Garajaltı kavşağında başlattığımız bir çalışma ile Trafik Yasası’nın yayalarla ilgili “kırmızı ışık kuralı”nı ihlâl eden (bu yolsuzluğu yapan) yayaları, ( aynı kuralı sürücüler de yaya iken ihlâl etmektedirler)  “Yeşili Bekle, Lütfen”, “Sağdan, Lütfen” yazılı pankartları kullanarak uyarmağa başladık.
(b)    Bu arada,  sokakta, yani kamusal, yani Türk Milleti’ne ait alanda çöp, izmarit ve benzeri atıkları toplama sürecini başlattık. Böylece, Türkiye’ye, özel alanımız, yani tapulu malımız gibi sahip çıktık.

Demokrasinin, (ilâhi bir lütuf olan bu kavramın) herkesin, (neredeyse herkesin) “kırmızı ışık kuralı”nı ihlâl ettiği kavşaklarda özümsenebileceğini ve bu kuralı ihlâl edenlerin demokrat olamayacağını aynı çalışmaları yaparken öğrendik.

Diğer taraftan, demokrasinin, “özgürlüklerin özgürlüklerle sınırlı bir yaşam biçimi olduğu” gerçeğini dikkate alarak, sözü edilen kavşakları (a) “Demokrasi Dershanesi” ve (b) “kırmızı ışık kuralı”nı ihlâl edenleri uyaranları “Demokrasi Öğretmeni” olarak tanımladık…

2001 yılında,  borç alanın emir de almak zorunda kalacağı inancıyla, uyruğu olduğum Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni “dış borç yükü”nden kurtarmak amacıyla bir kampanya başlatmak istedim. Bu amaçla Başbakanlığa başvurdum. Hazine Müsteşarlığı’nın öngördüğü yasal düzenleme yapılmadığı için bu girişimim amacına ulaşamadı.

Sayın İlyas Özgüven,
Bilmenizi istediğimiz en önemli gerçek: Felaket olarak da tanımlanan “küresel ısınmanın” “Bilgi Çağı”nda gerçekleştiği (ozon tabakasının delindiği, buzulların eridiği, yağmur ormanlarının tükendiği, türlerin azaldığı).; “Bilgi Çağı İnsanı”nın “bilgi ile sınırlandırdığı eğitim”in felâketi önleyeme konusunda yetersiz kaldığı; kişiyi bencillikten kurtaramadığı, diğerkâm kişilik kazandıramadığı,  bilinçlendiremediği; gerçeği karşısında “Bilgi Çağı İnsanı”nın “bilinçlendirici eğitim”i özümsemesi, “Bilinç Çağı İnsanı” olması yalnız ülkemiz değil, gezegenimiz için “olmazsa olmaz”  bir koşul olduğudur…

Bir başka önemli gerçek: “Bilgi Çağı İnsanı” bilinç sözcüğünü yanlış kullanıyor;
*    “Kasten” ya da “maksatlı” yerine “bilinçli olarak”,
*    “Biliyorum” ya da “farkındayım” yerine “bilinçliyim” ya da “bilincindeyim”,
*    (Bilinç sözcüğünün fiil olarak kullanıldığında nesne almayacağını, geçişsiz bir fiil olduğunu bilmediği için) “bilgilendiriyorum” ya da “bilgi veriyorum” yerine “bilinçlendiriyorum” diyor…

Bu konuda, TDK (Türk Dil Kurumu)Başkanı sn. Prof Dr. Mustafa Kaçalin’e 16. 04. 2014 tarihinde yaptığımız başvuruya halâ bir yanıt verilmedi/verilemedi…

Sayın İlyas Özgüven,
“Bilinç Çağı İnsanı”:
 *    Aşırı tüketmez. 
*    Çevreyi kirletmez.
*    Trafik kurallarını ihlâl etmez.
*    Vergi kaçırmaz, kul hakkı yemez.
Eş deyişle, yolsuzluk yapmaz, yolsuzluk yapanlarla mücadele etmekten kendisini alamaz. Vicdanı başka türlü davranmasına izin vermez.

 “Bilinç Çağı İnsanı” olarak yaptığım işlerin bazıları
(a)     Açılışını (2003 yılında) Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı Turgutreis Yat Limanını, (D-Marin’i);
*      ÇED raporunu hiçe sayarak, denizi kirleterek, Çevre Yasası’nı ihlâl ederek, kamusal, yani Türk Milleti’ne ait alana tecavüz ederek inşa eden,
*     D-Marin giriş kapılarındaki bekçi kulübelerinin üstüne gölgelik olarak konmuş olan tenteleri zemine bağlayan çelik halatlarla yaya yolunu kapatarak, Trafik Yasası’nı ihlâl ederek, kamusal, yani Türk Milleti’ne ait alana işletirken de defalarca tecavüz eden Doğuş Grubu’nun yaptığı yolsuzlukları önledim.
(b)    Turgutreis Otobüs Terminali karşısındaki Total Benzin İstasyonunun devasa reklam panosunu yaya yoluna koyarak, Trafik Yasası’nı ihlâl ederek, kamusal, yani  Türk Milleti’ne ait alana tecavüz ederek yaptığı yolsuzluğu da aynı şekilde önledim.

Sayın İlyas Özgüven,
Türkiye’nin, KONU’da sözü edilen hedeflere ulaşabilmesi için yalnız yerel basının değil, ulusal basının , örneğin, bugüne kadar Bodrum ekinde sürekli destek olan.Posta Gazetesi’nin ulusal olanındaki ihtiyacın önem ve anlamını ifade etmem her şeyin fevkindedir.

Size daha fazla bilgi verebilmek, konuyu etraflıca görüşebilmek için sizi Turgutris’e, Bilinçhane’mize (Bilinç Araştırma ve Geliştirme Merkezi”ne) bekliyoruz

Saygılarımızla.

Atatürk Bağımlısı
Demokrasi Öğretmeni
Bilinç Üniversitesi Kurucuları Platformu Temsilcisi
Türkiye HABİTAT Yolsuzlukları Önleme Kozası Kolaylaştırıcısı
Bilinçolog Galip (Diğerkâm) Baran

TEL: (0252) 382 34 77 / (0535) 844 84 76
E-POSTA: galipbaran@windowslive.com

Bilinç Üniversitesi’nin:
(a)    İşlevi: “Bilgi Çağı”  üniversitelerinin, zamanla Bilinçoloji Ana Bilim Dalına dönüşebilecek “Bilinç Enstitüsü” ya da “Bilinç Kürsüsü” gibi bölümler kurmalarına yardımcı olmak; böylece, yalnız bilgili değil aynı zamanda bilinçli Mimar, Mühendis, Doktor, Sosyolog, Psikolog, Antropolog  v.b. meslek mensuplarının yetişmesine katkıda bulunmak.

(b)   Kuruluş amacı:  “Güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu”, bir başka deyişle, dünyevi değerlerin yerini uhrevi değerlerin aldığı bir dünya düzeni kurmak.

25 Ekim 2014 Cumartesi

Dr. Lale Aytaman & Dr. Osman Gürün Büyükşehir Belediye Başkanı MUĞLA

Dr. Lale Aytaman

KONU:  Dünya Yolsuzluk Haritasındaki Yerimiz, ‘Yurtta Sulh Cihanda Sulh’ için çalışma projemiz / ‘Devletin Devamlılığı İlkesi”ni hayat geçirme sözümüz.

Sayın Dr. Lale Aytaman,
Belediye başkanının çalışmalarımız karşısında takındığı olumsuz tutumu arz etmek için 1991 yılında sayın Yıldız Kenter’le birlikte ziyaretinize geldik.

Olumsuz  tutumunu devam ettirmesi üzerine, kendisini size şikayet ettik.Turgutreis’e geldiniz. Bundan sonra bize, günümüzde Bilinçhane olarak tanımladığımız bir çalışma yeri tahsis etti.

Bugünkü görüştüğümüzde sözünü ettiğim çalışmalarımızı ülke genelinde yaygınlaştırmanın hazırlığı içindeyiz. Bu konuda dosyalar hazırladık. Görmek isterseniz, bir örneğini adresiniz gönderebilirim.

Yaygınlaştırmak istediğimiz çalışmalarımızın dayanağı olan bazı bilgi ve belgeler Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı sn Dr. Osman Gürün’e elden gönderdiğimiz, olumlu yanıt aldığımız, örneği ekte görülen başvuruda açıklanmıştır.

Sn Gürün’nün 26 10. 2014 günü OASİS’te yapılacak bir toplantıya katılmak üzere Bodrum’a geleceğini öğrendik.

İzin  verirseniz, kendisine sizden söz edecek ve çalışmalarımızda bizlere yardımcı olabileceğinizi ifade edeceğim.

Uygun görürseniz, bu konuda ilk adımı, Muğla Üniversitesi’nde verebileceğiniz “Devletin Devamlılığı İlkesi” konulu bir konferans vererek atabileceğimizi düşünüyorum.

Konuyu Bodrum’da Kaymakamlık yapmış olup, benden yardımlarını esirgememiş olan sn Vehbi Avuç ve sn Uğur Boran’la görüştüm. Yardımcı olacaklarını ifade ettiler.

Saygılarımızla.

Atatürk bağımlısı
Demokrasi Öğretmeni
Bilinç Üniversitesi Kurucuları Platformu Temsilcisi
Türkiye HABİTAT Yolsuzlukları Önleme Kozası Kolaylaştırıcısı
Bilinçolog Galip (Diğerkâm) Baran

TEL: (0252) 382 34 77 / (0535) 844 84 76
E-POSTA: galipbaran@windowslive.com

Bilinç Üniversitesi’nin:
(a)    İşlevi: “Bilgi Çağı”  üniversitelerinin, zamanla Bilinçoloji Ana Bilim Dalına dönüşebilecek “Bilinç Enstitüsü” ya da “Bilinç Kürsüsü” gibi bölümler kurmalarına yardımcı olmak; böylece, yalnız bilgili değil aynı zamanda bilinçli mimar, mühendis, doktor, sosyolog, psikolog, antropolog  v.b. meslek mensuplarının yetişmesine katkıda bulunmak.
(b)   Kuruluş amacı:  “Güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu”, bir başka deyişle, “dünyevi değerler”in yerini “uhrevi değerler”in aldığı bir dünya düzeni kurmak.
***                                                                                                                                                                                                           
Dr. Osman Gürün
Büyükşehir Belediye Başkanı
MUĞLA
KONU:
(a)     Türkiye’yi “Danimarka’dan daha az yolsuzluk yapılan ülke yapma” projesi.
(b)   “Devletin devamlılığı ilkesi”ni hayata geçirme konusunda uyruklarının sorumluluğu” projesi. 

Sayın Dr. Osman Gürün,
ÖNBİLGİ:
Ben, GELECEĞİN;
*   Parayı verenin düdüğü çaldığı değil, çalmadığı,
*   Bal tutanın parmağını yaladığı değil, yalamadığı,
*   Gemisini kurtaranın kaptan olduğu değil, olmadığı,
*   Devletin malının deniz sayıldığı değil, sayılmadığı,
*   Her şeyin devletten beklendiği değil, beklenmediği,
*   Dokunmayan yılanın bin yaşadığı değil, yaşamadığı,
 AYDINLIK TÜRKİYESİ’ni inşa etme sorumluluğunu üstlenmiş olan Kafkas kökenli bir Türküm.”

BU SORUMLULUĞU ÜSTLENMEME YOL AÇAN ÇALIŞMALAR
Çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, milli servet, iş ahlakı (Ahilik), imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda başlattığımız, insanı, davranışlarını ve nedenlerini araştırdığımız, bazıları yerel bazıları merkezi yönetimin sorumluluk alanına giren, bencillikten kurtulmamı, diğerkâm bir kişilik edinmemi, yasa bağımlısı olmamı sağlayan çalışmaları yaparken yaşan biçimim kökten değişti:

*      “Bilinç Çağı İnsanı” oldum
*     “Kendimi tanıma”ğa başladım.
*     “Yurdu ve milleti özden çok sevme” ve “yaratılanları Yaratan’dan ötürü sevme” ilkelerini özümsedim.

İnsan bencil bir varlıktır ve bencil varlık değişmedikçe; sencil bir varlığa dönüşmedikçe bu ilkeleri özümseyemez.

*     Edindiğim “tecrübi bilgi” ile işlevi ve kuruluş amacı aşağıda açıklanan Bilinç Üniversitesi’ni kurdum.
*      Bilinç konusunda uzmanlaştığımın, otodidakt (özöğrenimli)  bir varlık olduğumun farkına vardım. Kendimi Bilinçolog olarak tanımladım 

Otodidakt : bir okula gitmeden kendi kendini yetiştiren (kimse). eş. yeni özöğrenimli.
Özöğrenim: her şeyi kendi kendine öğrenme, kendi kendini yetiştirme işi.

Yukarıda sayılan alanlardaki çalışmaları yaparken; “Bilgi Çağı İnsanı”nın tanımını “yeti” sözcüğüyle sınırlı tuttuğu bilinç kavramını:
(a)   Sorumluluk kavramıyla bütünleştirdim, ete kemiğe büründürdüm, somutlaştırdım.
(b)  Bilinç = Z (zaman) x  Ç2 ( çabanın karesi) şeklinde ifade ederek bilimselleştirdim…

Aynı çalışmaları yaparken, basında yer alan haberlerden, “Burası Türkiye” ve “Küresel ısınma” sergileri hazırladım.

1996 yılında İstanbul’da gerçekleştirilen HABİTAT II ve Bodrum’da gerçekleştirilen Yerel HABİTAT Konferanslarına katıldım. Bu konferanslarla eşzamanlı olarak başlattığımız çalışmalar devam etmektedir.

Ne var ki; bencil varlıkların ( “Bilgi Çağı İnsanları”nın) düzenlediği ve katıldığı bu etkinlikler fare doğurdular.

Fare doğuran etkinliklerin bir başka örneği, MUMİKOM (Muğla Milletvekillerini İzleme Komitesi”dur. MUMİKOM’dan esinlenerek kurmuş olduğumuz TUBİKOM ( “Turgutreis Belediyesini İzleme Komitesi” fare doğurmamıştır. Muğla’nın Büyükşehir olmasından sonra başlattığımız BODBİKOM (Bodrum Belediyesini İzleme Komitesi)  faaliyetlerini sürdürmektedir.

Sözü edilen yıl(1996):
(a)   Bodrum Garajaltı kavşağında başlattığım bir çalışma ile, yayalarla ilgili “kırmızı ışık kuralı”nı ihlâl eden (bu yolsuzluğu yapan) yayaları, ( aynı kuralı sürücüler de yaya iken ihlâl etmektedirler)  “Yeşili Bekle, Lütfen”, “Sağdan, Lütfen” yazılı pankartları kullanarak uyarmağa başladım.
(b)   Sokakta, yani kamusal, yani Türk Milleti’ne ait alanda çöp, izmarit ve benzeri atıkları toplamağa başladım. Kamusal, yani Türk Milleti’ne ait alana, yani Türkiye’ye, özel, yani tapulu malım gibi sahip çıktım.

Demokrasinin, yukarıda sözü edilen kavşaklarda özümsenebileceğini ve bencil bir varlık olan “Bilgi Çağı İnsanı”nın demokrat olamayacağını aynı çalışmaları yaparken öğrendim.

Diğer taraftan, demokrasinin, “özgürlüklerin özgürlüklerle sınırlı olduğu bir yaşam biçimi” olarak algılanabileceğini de dikkate alarak, sözü edilen kavşakları “Demokrasi Dershanesi” ve o kavşaklarda yayalarla ilgili “kırmızı ışık kuralı”nı ihlâl eden bencil insanları uyaranları “Demokrasi Öğretmeni” olarak tanımladım…

Sözü edilen kuralı herkesin ihlâl etmekte olduğuna bakılırsa, Türkiye Cumhuriyeti’nin “laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti” olduğu söylenemez.

İnsan bencil bir varlıktır. Bencil varlık değişmedikçe; sencil bir varlığa dönüşmedikçe, demokrat da olamaz.

2001 yılında, borç alanın emir de alacağı gerçeğinden hareketle, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni “dış borç yükü’nden (İMF Boyunduruğundan) kurtarmak amacıyla bir kampanya  başlatmak için Başbakanlığa başvurdum. Hazine Müsteşarlığı’nın öngördüğü “yasal düzenleme” yapılmadığı için bu girişimimi amacına ulaştıramadım.

Sayın Dr. Osman Gürün,
 “Küresel ısınma”nın “Bilgi Çağı”nda gerçekleştiği (ozon tabakasının delindiği, buzulların eridiği, yağmur ormanlarının tükendiği, türlerin azaldığı), “Bilgi Çağı”nın “bilgi ile sınırlı eğitim anlayışı”nın  felâket olarak tanımlanan “küresel ısınma”yı önleyemediği; “Bilgi Çağı İnsanı”nı bencillikten kurtaramadığı, diğerkâm kişilik kazandıramadığı, demokrat olmasını sağlayamadığı, bilinçlendiremediği gerçeği karşısında; “Bilgi Çağı İnsanı”nın "bilgi ile sınırlı eğitim anlayışı”nı aşması, “bilinçlendirici eğitim anlayışı”nı özümsemesi, “Bilinç Çağı İnsanı” olması yalnız ülkemiz değil, gezegenimiz için “olmazsa olmaz”  bir KOŞULDUR

Bilgi Çağı İnsanı”bilinç sözcüğünü yanlış kullanıyor;
*    “Biliyorum”ya da “farkındayım” yerine “bilinçliyim” ya da “bilincindeyim”,
*    “Kasten” ya da “maksatlı” yerine “bilinçli olarak”,
*    (Bilinç sözcüğünün fiil olarak kullanıldığında nesne almayacağını, geçişsiz bir fiil olduğunu, bilmediği için) “bilgilendiriyorum” ya da “bilgi veriyorum” yerine “bilinçlendiriyorum” diyor…

Bilinç sözcüğünün yanlış kullanımının önlenmesi konusunda TDK’ya (Türk Dil Kurumuna) (16. 04. 2014 tarihinde) başvurdum . Kurumdan, başvurumun, Türkçe Sözlük Bilim ve Uygulama Kolu Toplantılarında değerlendirileceği yolunda bir yanıt aldım.

“Bilinç Çağı İnsanı”:
 *    Aşırı tüketmez, tüketemez.
*    Çevreyi kirletmez, kirletemez.
*    Trafik kurallarını ihlâl etmez, edemez.
*    Vergi kaçırmaz, kaçıramaz; kul hakkı yemez, yiyemez.
Eşdeyişle, yolsuzluk yapmaz, yapamaz, yolsuzluk yapanlarla mücadele etmekten kendisini alamaz… Alamaz, zira başka türlü davranmasına vicdanı izin vermez.

Sayın Dr. Osman Gürün,
Küresel ısınmanın sona ermesi için bu gezegenin sakinleri (“Bilgi Çağı İnsanları”) “Bilinç Çağı İnsanı” olmak zorundalar.

Diğer taraftan, Türkiye’nin, Atatürk’ün gösterdiği  “Muasır medeniyet’in üstüne çıkma”hedefine  ulaşılabilmesi için de sakinlerinin “Bilinç Çağı İnsanı” olmaları gerekiyor.

Türkiye’nin 77 milyon sakini var, sahibi yok; Dünya’nın 7 milyar sakini var, sahibi yok.

“Bilinç Çağı İnsanı” olarak yaptığım işlerin bazıları (Ayinem/ Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz- Ziya Paşa):
(a)     Turgutreis Yat Limanını, açılışını Recep Tayyip Erdoğan’nın tantanalı bir törenle yaptığı (D-Marin’i);
*      ÇED raporunu hiçe sayarak, denizi kirleterek, Çevre Yasası’nı ihlâl ederek, kamusal, yani Türk Milleti’ne ait alana tecavüz ederek inşa eden,
*     D-Marin giriş kapılarındaki bekçi kulübelerinin üstüne gölgelik olarak konmuş olan tenteleri zemine bağlayan çelik halatlarla yaya yolunu kapatarak, Trafik Yasası’nı ihlâl ederek, kamusal, yani Türk Milleti’ne ait alana işletirken de defalarca tecavüz eden Doğuş Grubu’nun  yaptığı yolsuzlukları önledim. Türk Milleti’ne ait alana, yani Türkiye’ye özel alanım, yani tapulu malım gibi sahip çıktım.
(b)    Turgutreis Otobüs Terminali karşısındaki Total Benzin İstasyonunun devasa reklam panosunu yaya yoluna koyarak, Trafik Yasası’nı ihlâl ederek, kamusal, yani  Türk Milleti’ne ait alana tecavüz ederek yaptığı yolsuzluğu da aynı şekilde
önledim.

Sayın Dr. Osman Gürün,
Kuruluş amacını, Güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu”, bir başka deyişle, “dünyevi değerler”in yerini “uhrevi değerler”in aldığı bir dünya düzeni kurmak” şeklinde ifade ettiğimiz Bilinç Üniversitesi olarak;

Türkiye’yi “Danimarka’dan daha az yolsuzluk yapılan ülke” yapma ve  “Devletin devamlılığı ilkesi”ni hayata geçirme konusunda uyruklarının sorumluluğu” projelerini hayata geçirme konularında işbirliği yapmamızı öneriyoruz. 

Böylece; seçim broşürünüzde yer alan, “Muğla’mızın
Neresinde yaşarsanız yaşayın,
Daima yanınızda olacağız.
Daha güçlü,
Daha Büyük Muğla’yı Beraberce yaratacağız” şeklindeki sözünüzle uyum içinde çalışabileceğimize gönülden inanıyoruz.

“Bilinç Çağı İnsanı” olmamı sağlayan çalışmaları yaparken geliştirdiğimiz (1) “Yetişkinler İçin Yolsuzlukları Önleme Kılavuzu”, (2) “Öğrenciler İçin Yolsuzlukları Önleme Kılavuzu”, (3) Ruhbilim Uzmanı Ergün Arıkdal’ın “çok bencil bir millet” olduğumuzu ifade eden yazısı”, (4)  Uluslararası Şeffaflık Örgütü tarafından yayınlanan yolsuzluk raporu, (5) aynı örgüt tarafından yayınlanan yolsuzluk haritası ve (6) Atatürk ve Ergün Arıkdal’ın bencillikle ilgili sözleri eklidir.

SONUÇ OLARAK: Sizi, bu  başvurumuzda yer almayan gerçeklerle ilgili bilgi vermek için, Turgutreis’teki Bilinçhane’nimizi ziyaret etmeğe davet ediyoruz.

Saygılarımızla.

Atatürk bağımlısı
Demokrasi Öğretmeni
Bilinç Üniversitesi Kurucuları Platformu Temsilcisi
Türkiye HABİTAT Yolsuzlukları Önleme Kozası Kolaylaştırıcısı
“Erdem Öğreten Deli” (BKZ. M. A. Çukurçayır/ Yurttaşsız Demokrasi /say 299)
Bilinçolog Galip (Diğerkâm) Baran

TEL: (0252) 382 34 77 / (0535) 844 84 76
E-POSTA: galipbaran@windowslive.com

Bilinç Üniversitesi’nin:
(a)    İşlevi: “Bilgi Çağı”  üniversitelerinin, zamanla Bilinçoloji Ana Bilim Dalına dönüşebilecek “Bilinç Enstitüsü” ya da “Bilinç Kürsüsü” gibi bölümler kurmalarına yardımcı olmak; böylece, yalnız bilgili değil aynı zamanda bilinçli mimar, mühendis, doktor, sosyolog, psikolog, antropolog  v.b. meslek mensuplarının yetişmesine katkıda bulunmak.
(b)   Kuruluş amacı:  “Güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu”, bir başka deyişle, “dünyevi değerler”in yerini “uhrevi değerler”in aldığı bir dünya düzeni kurmak.

EKLERİ:

1.     “Yetişkinler İçin Yolsuzlukları Önleme Kılavuzu”
2.     “Öğrenciler İçin Yolsuzlukları Önleme Kılavuzu”
3.     Uluslararası Şeffaflık Örgütü tarafından yayınlanan rapor
4.     Uluslar arası Şeffaflık Örgütü tarafından yayınlanan yolsuzluk haritası

5.    Atatürk ve Ergün Arıkdal’ın bencillikle ilgili sözleri

19 Nisan 2014 Cumartesi

Prof. Dr. Mustafa S. Kaçalin, TDK (tÜRK dİL kURUMU) Başkanı, Ankara

Prof. Dr. Mustafa S. Kaçalin
TDK (Türk Dil Kurumu) Başkanı
ANKARA
KONU:  Bilinç sözcüğünün doğru kullanımının sağlanması
Sayın Prof. Dr. S. Kaçalin,
İnsanlar (Bilgi Çağı İnsanları), bilinç sözcüğünü yanlış kullanıyorlar;
*    “Biliyorum”ya da “farkındayım” yerine “bilinçliyim” ya da “bilincindeyim”,
*    “Kasten” ya da “maksatlı” yerine “bilinçli olarak”,
*    (Bilinç sözcüğünün fiil olarak kullanıldığında nesne almayacağını, geçişsiz bir fiil olduğunu bilmedikleri için) “bilgilendiriyorum” ya da “bilgi veriyorum” yerine “bilinçlendiriyorum” diyorlar.
Bilinç sözcüğünün yanlış kullanımının farkına varışımın öyküsü:
1978 yılında emekli oldum ve  Bodrum’un Turgutreis beldesine yerleştim.1989 yılında iki emekli arkadaşımla, sokakta, yani kamusal, yani Türk Milleti’ne ait alanda çöp, izmarit ve benzeri atıkları toplamağa başladım. Kamusal, yani Türk Milleti’ne ait alana, yani Türkiye’ye özel alanım gibi sahip çıktım…
1996 yılında, Bodrum’da, Garajaltı Kavşağı’nda, “Bilgi Çağı İnsanları”na yayalarla ilgili “kırmızı ışık kuralı”nı ihlâl etmekten vaz geçmelerini, (devletin koyduğu yasalara uymalarını) sağlamak için bir uygulama başlattım. İzleyen yıllarda pek çok il, ilçe ve beldede çoğu kez tek başıma gerçekleştirdiğim, beni bencillikten kurtaran, “yasa bağımlısı” olmamı sağlayan bu uygulama ile, sözü edilen yolsuzluğu yapanları (devletin koyduğu yasalara uymayanları), “Yeşili Bekle, Lütfen”, “Sağdan, Lütfen” yazılı pankartları kullanarak uyarmaya, bencillik yapmamalarını anlatmaya başladım.
Beni bencillikten kurtaran bu çalışmaları yaparken:
*     “Kişilerin, karşılıklı hak ve özgürlüklerinin varlığına dayanan bir yaşam biçimi” olarak da tanımlanan ve “Bilgi Çağı İnsanları”nın; Cumhuriyet’le yaşıt seçimlere rağmen bencil oldukları nedenle idrak edemedikleri demokrasiyi yayalarla ilgili trafik ışıklarıyla donatılmış kavşaklarda öğrenilebileceklerini anladım.
*     1996 yılında sorumluluğunu üstlendiğim bu görevle “Bilgi Çağı İnsanları”na demokrasiyi öğretmek için çalıştığımın (demokrasi öğretmeni) olduğumun farkına vardım.
*     Sözü edilen kavşakları, bu nedenle,  “demokrasi dershanesi” olarak tanımladım.
O çalışmaları çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı (Ahilik), milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda başlattığım çalışmalar izledi. İnsanı, davranışlarını ve nedenlerini araştırmama yol açan bu çalışmaları yaparken yaşam biçimim kökten değiştiğinin; 
*       “Bilinç Çağı İnsanı”” olduğumun,
*       “Kendimi tanıma”ğa başladığımın,
*       “ Diğerkâm bir kişilik” edindiğimin,
*      “Yurdu ve milleti özden çok sevme” ve “Yaratılanları Yaratan’dan ötürü sevme” ilkelerini özümsediğimin.
*    Edindiğim “tecrübi bilgi” ile işlevi ve kuruluş amacı aşağıda açıklanan Bilinç Üniversitesi’ni kurmuş olduğumun.
*    Bilinç konusunda uzmanlaştığımın, otodidakt (özöğrenimli) olduğumun farkına vardım ve kendimi Bilinçolog olarak tanımladım.
[[ Otodidakt : bir okula gitmeden kendi kendini yetiştiren (kimse). eş. yeni özöğrenimli.
Özöğrenimli:  bir okula gitmeksizin her şeyi kendi çabasıyla, çalışmasıyla öğrenen (kimse).]
*      “Bilgi Çağı İnsanları”nın “yeti” sözcüğüyle sınırlı tuttukları bilinç kavramını:
(a)    SORUMLULUK kavramıyla bütünleştirdim. Ete kemiğe büründürdüm. Somutlaştırdım.
(b)   B(bilinç) = Z (zaman) x  Ç2 (çabanın karesi) şeklinde ifade ederek bilimselleştirdim…
Kavşaklarda kırmızı ışık kuralını ihlâl edenleri uyardığımı; sokakta, yani kamusal, yani Türk Milleti’ne ait alanda çöp ve izmarit gibi atıkları topladığımı, kamusal alana (Türkiye’ye) özel alanım gibi sahip çıktığımı gören  “Bilgi Çağı İnsanları”; bana, “herkes senin gibi olsa”, “insanlık için çalışıyorsun” diyorlar…Beni, benzeri sözlerle övüyorlar, ancak, kendileri , “benim gibi” olmak, “insanlık için çalışmak” istemiyorlar. “hadi siz de …” dediğimde “işim çok”, “vaktim yok” mazeretine sığınıyorlar. İpe un seriyorlar…
Bencillik yapmamalarını yıllardır anlatmağa çalıştığım “Bilgi Çağı İnsanları” ; küresel ısınmayı başlattılar, ozon tabakasını deldiler, buzulları erittiler, yağmur ormanlarını azalttılar, bazı türleri yok ettiler. Bedelini, Dünya’yı daha yaşanamaz hale getirerek ödemeye başladılar…
Yadsınması mümkün olmayan bu gerçekler; “Bilgi Çağı İnsanları”nın, bencillik yapmaktan vaz geçmelerinin,  "bilgi ile sınırlandırdıkları eğitim anlayışı”nı aşmalarının, “bilinçlendirici eğitim anlayışı”nı özümsemelerinin, “Bilinç Çağı İnsanı” olmalarının ne kadar yaşamsal, ne kadar önemli bir ihtiyaç olduğunu göstermektedir…
Sayın Prof. Dr. S. Kaçalin,
Bu vesile ile, “Bilgi Çağı İnsanı”nın;
Aşırı tüketmeyeceğini, tüketim çılgını olmayacağını
Çevreyi kirletmeyeceğini, Çevre Yasası’nı ihlâl etmeyeceğini
Trafik kurallarını çiğnemeyeceğini, Trafik Yasası’nı ihlâl etmeyeceğini,
Vergi kaçırmayacağını, Vergi Yasası’nı ihlâl etmeyeceğini (kul hakkı yemeyeceğini), eşdeyişle, yolsuzluk yapmayacağını, daha da önemlisi, yolsuzluk yapanlarla mücadele etmekten kendisini alamayacağını, kendi örneğimden yola çıkarak, İDDİA ediyorum.
SONUÇ OLARAK:
Yukarıda açıklanan gerçekler ışığında, bilinç sözcüğünün doğru kullanımının sağlanmasını ;
*     “Bilincindeyim” yerine, “biliyorum”ya da “farkındayım”,
*     “Bilinçli ” yerine, “kasten” ya da “maksatlı”olarak,
*    “Bilinçlendiriyorum” yerine, “bilgi veriyorum” denilmesinin zorunluluğu da aşan bir ihtiyaç olduğunun bilinmesini istiyorum…
Gereğinin yapılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
“Bilinç Çağı İnsanı”
Demokrasi öğretmeni
Bilinç Üniversitesi Kurucusu
Bilinçolog Galip (Diğerkâm) Baran
TEL: 
(0252) 382 34 77 / (0535) 844 84 76
E-POSTA: galipbaran@windowslive.com
Bilinç Üniversitesi’nin
(a)    İşlevi: “Bilgi Çağı”  üniversitelerinin, zamanla Bilinçoloji Ana Bilim Dalına dönüşebilecek “Bilinç Enstitüsü” ya da “Bilinç Kürsüsü” gibi bölümler kurmalarına yardımcı olmak; böylece, bundan böyle, yalnız bilgili değil aynı zamanda bilinçli mimar, mühendis, doktor, sosyolog, psikolog, antropolog  v.b. meslek mensuplarının yetişmesine katkıda bulunmak.
(b)   Kuruluş amacı: Güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu, eşdeyişle, “dünyevi değerler”in yerini “uhrevi değerler”in aldığı bir dünya düzeni kurmak.
16. 04. 2014
ADRES: Yalı Mahallesi 
                4076 Sokak No: 5/2 PK: 20
                Turgutreis-BODRUM

26 Mart 2014 Çarşamba

Sayın Dr. Mehmet Gödekmerdan Kaymakam, BODRUM - 26 Mart 2014

Sayın Dr. Mehmet Gödekmerdan
Kaymakam
BODRUM

KONU:  İlçe Milli Eğitim ve Emniyet Müdürü ile işbirliği yapmam
İlgi 1: İçişleri Bakanlığı  Emniyet Genel Müdürlüğünün 24. 09. 1998 tarihli yazısı
İlgi 2: Başbakanlık Hazine müsteşarlığının 22. 11. 2001 tarihli örneği ekli yazısı
İlgi 3: Başbakanlık Halkla İlişkiler Daire Başkanlığının 03. 05. 2005 tarihli yazısı
İlgi 4: Başbakanlık Halkla İlişkiler Daire Başkanlığının (BİMER) 28. 1. 2012 tarihli örneği ekli yazısı
İlgi 5: Aşağıda sayılan alanlardaki çalışmaları yaparken geliştirdiğim, 20. 08. 2013 tarihli, “Diğerkâmlık Andı”
İlgi 6: Sözü edilen çalışmaları yaparken geliştirdiğim, 20. 08. 2013 tarihli, “Öğrenciler için Diğerkâmlık Andı”
İlgi 7: İlk ve orta öğretim okulları müfredat programına “uygulama dersi” olarak konulması önerisiyle Milli, Eğitim Bakanlığına gönderdiğim, 20. 08. 2013 tarihli, “Trafik terörünü halkın işbirliğinde çözme ve demokrasiyi tabana yayma projesi”
 İlgi 8:  M. E. Bakanlığına gönderdiğim, “bilinç konusunda otodidakt (özöğrenimli) olduğumun tescili” konulu, 29. 09. 2013 tarihli başvurum…
Sayın Dr. Mehmet Gödekmerdan,
Çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı (Ahilik), milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda başlattığımız, insanı, davranışlarını ve nedenlerini araştırdığımız, bazıları yerel bazıları merkezi yönetimin, eşdeyişle, devletin sorumluluk alanına giren sorunları azaltmayı öngören, “Bilinç Çağı İnsanı” olmamı sağlayan çalışmaları yaparken yaşam biçimim kökten değişti:
*      Yasa bağımlısı” oldum.
*      “Kendimi tanıma”ğa başladım.
*      “ Diğerkâm bir kişilik” edindim.
*      “Yurdu ve milleti özden çok sevme” ve “Yaratılanları Yaratan’dan ötürü sevme” ilkelerini özümsedim.
*      Bu çalışmaları yaparken, bilinç konusunda uzmanlaştığımın, otodidakt (özöğrenimli) olduğumun farkına vardım ve kendimi Bilinçolog olarak tanımladım.
*      “Yeti” ile sınırlı olan bilinç kavramını:
(a)    SORUMLULUK kavramıyla bütünleştirdim. Ete kemiğe büründürdüm.
(b)   B(Bilinç) = Z (zaman) x  Ç2 (çabanın karesi) şeklinde ifade ederek bilimselleştirdim.
*     Edindiğim “tecrübi bilgi” ile işlevi ve kuruluş amacı aşağıda açıklanan Bilinç Üniversitesi’ni kurdum…
Bilinç Çağı İnsanı” olarak yapmakta olduğum işlerin bazıları (eşdeyişle, AYİNEM):
(a)   1996 yılında, Bodrum’da, yayalarla ilgili sinyalizasyon ışıklarıyla donatılmış kavşaklarda kırmızı ışık kuralını ihlâl eden, bu yolsuzluğu yapan yayaları, ( bu kuralı herkes ihlâl etmektedir)   “Yeşili Bekle, Lütfen”, Sağdan, Lütfen” yazılı pankartları kullanarak ve megafonla seslenerek başlattığım çalışmayı sürdürüyorum.
Demokrasinin “özgürlüklerin özgürlüklerle sınırlı bir yaşam biçimi” olduğu gerçeğini dikkate alarak, sözü edilen  kavşakları “Demokrasi dershanesi” ve kırmızı ışık kuralını ihlâl eden yayaları uyaranları “Demokrasi öğretmeni” olarak tanımladım.
(b)    Açılışını Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı; Başkanı, (Türkiye’nin en zengini) Ferit Şahenk’e Meclis Başkanı Köksal Toptan’ın TBMM Hizmet Ödülü verdiği, Turgutreis Yat Limanını (D-Marin’i);
*      ÇED raporunu hiçe sayarak, denizi kirleterek, Çevre Yasası’nı ihlâl ederek, kamusal, yani Türk Milleti’ne ait alana tecavüz ederek inşa eden,
*     D-Marin giriş kapılarındaki bekçi kulübelerinin üstüne gölgelik olarak konulmuş olan tenteleri zemine bağlayan çelik halatlarla yaya yolunu kapatarak, Trafik Yasası’nı ihlâl ederek, kamusal, yani Türk Milleti’ne ait alana bu şekilde de tecavüz ederek işleten Doğuş Grubu’nun  yaptığı yolsuzlukları önledim. Kamusal yani Türk Milleti’ne ait alana, (Türkiye’ye) özel alanım gibi sahip çıktım.
(b)    Turgutreis Otobüs Terminali karşısındaki Total Benzin İstasyonunun devasa reklam panosunu yaya yoluna koyarak, yaya yolunu kapatarak, Trafik Yasası’nı ihlâl ederek, kamusal, yani Türk Milleti’ne ait alana tecavüz ederek yaptığı yolsuzluğu da aynı şekilde önledim.
(c)    Bazı ticari işletmelerin kamuya, yani Türk Milleti’ne ait alana tecavüz ederek koydukları masa ve sandalyelerin kaldırılmasını sağladım. 
(d)   2001 yılında, “borç alanın emir de alacağı anlayışı”yla, Türkiye Cumhuriyet Devleti’ni “dış borç yükü”nden (İMF Boyunduruğundan) kurtarmak için,  bir “gönüllü vergi” kampanyası başlatmak için Başbakanlığa başvurdum.
(e)   2002 yılında, Bodrum’dan İzmir, Çanakkale, Tekirdağ, İstanbul, Kocaeli, Yalova, Bursa, Bilecik, Eskişehir güzergâhı üzerinden Ankara’ya, konakladığım il ve ilçelerde benzer çalışmaları yaparak yürüdüm.
(f)    Belediyeye başvurarak, Turgutreis Yalı Camisi minarelerinin rüzgâr ve deprem riskine karşı bir önlem olarak tamirini yaptırdım.
Sokaklarda, kamusal, yani Türk Milleti’ne ait alanda yapmakta olduğum diğer işler:
*   Kedi köpek ölülerini alıp çöp bidonlarına koymak.
*   Karıncaların ezilmelerini önlemek için önlem almak
*   Su ve kanalizasyon arızalarını belediyeye haber vermek.
*   Çöp, izmarit gibi atıkları toplayıp çöp bidonlarına atmak.
*   Çalınmış olan rögar kapaklarını sorumlulara haber verip yenilerini taktırmak.
*   Köpek pisliklerini kaldırmak ya da belediyeye haber verip temizletmek.
*   Basanın ayağına batacak ambalaj atığı çivili tahta parçalarını kaldırmak.
*   Geri kazanılabilecek katı atıkları toplayıp atık toplama kutularına koymak.
*   Salyangoz ve benzeri canlıları alıp üzerlerine basılmayacak bir yere bırakmak.
*   Beton elektrik direklerinin kopmuş topraklama tellerini sorumlulara haber vererek bağlatmak.
*   Sokağa atılmış güneş enerjisi sistemlerinin cam yünü olarak tanımlanan kansorejen maddeleri belediyeye haber verip kaldırtmak.
“Bilgi Çağı İnsanları”nın bilinç sözcüğünü kullanırken yaptıkları yanlışlar:
*    “Kasten” ya da “maksatlı” yerine “bilinçli olarak”,
*    “Biliyorum”ya da “farkındayım” yerine “bilinçliyim” ya da “bilincindeyim”,
*     (Bilinç sözcüğünün fiil olarak kullanıldığında nesne almayacağını bilmedikleri için) “bilgilendiriyorum” ya da “bilgi veriyorum” yerine “bilinçlendiriyorum” diyorlar.
“Bilinç Çağı İnsanı”nın;
*     Aşırı tüketmeyeceğini, tüketim çılgını olmayacağını,
*     Çevreyi kirletmeyeceğini, Çevre Yasası’nı ihlâl etmeyeceğini,
*     Trafik kurallarını çiğnemeyeceğini, Trafik Yasası’nı ihlâl etmeyeceğini,
*     Vergi kaçırmayacağını, Vergi Yasası’nı ihlâl etmeyeceğini, (kul hakkı yemeyeceğini)  eş deyişle, yolsuzluk yapmayacağını, daha da önemlisi, yolsuzluk yapanlarla mücadele etmekten  kendisini alamayacağını, kendi örneğimden yola çıkarak İDDİA ediyorum.
Bana göre; “Bilgi Çağı İnsanları”nın, kamusal, yani Türk Milleti’ne ait alana, yani Türkiye’ye sahip çıkmaları için  “Bilinç Çağı İnsanı” olmaları, bu nedenle (a) yetişkinlerin İlgi 5’de sözü edilen “Diğerkâmlık Andı”nda, (b) öğrencilerin İlgi 6’da sözü edilen “Öğrenciler için Diğerkâmlık Andı”nda yer alan çalışmaları yapmaları gerekiyor…
Ancak:
(a)   Bilgi Çağı İnsanları”nı, yıllardır  çalıştığım halde,  “Bilinç Çağı İnsanı” olma konusunda ikna edemedim.
(b)  Çocuklarımızın “Bilinç Çağı İnsanı” olmalarını sağlayacağına inandığım, ilk ve orta öğretim okulları müfredat programına “uygulama dersi” olarak konulması önerisiyle M. E. Bakanlığı’na gönderdiğim, “Trafik terörünü halkın işbirliğinde çözme ve demokrasiyi tabana yayma projesi”nin (İlgi 7) hayata geçirilmesini sağlayamadım…
(c)  M. E. Bakanlığına gönderdiğim, “bilinç konusunda otodidakt (özöğrenimli) olduğumun tescili” konulu başvuruma (İlgi 8) halâ cevap verilmedi… 
Sayın Dr. Mehmet Gödekmerdan
Açıklanan gerçekler karşısında İlçe Milli Eğitim ve Emniyet Müdürü ile işbirliği yapmam gerektiğine inanıyorum. Bu konuda yardımcı olmanızı bekliyorum.
Saygılarımla.
Demokrasi Öğretmeni
Bilinç Üniversitesi Kurucuları Platfomu Temsilcisi
Bilinçolog Galip (Diğerkâm)Baran
TEL: (0252) 382 34 77 / (0535) 844 84 76
E-POSTA: galipbaran@windowslive.com
Bilinç Üniversitesi’nin
(a)    İşlevi: “Bilgi Çağı”  üniversitelerinin, zamanla Bilinçoloji Ana Bilim Dalına dönüşebilecek “Bilinç Enstitüsü” ya da “Bilinç Kürsüsü” gibi bölümler kurmalarına yardımcı olmak; böylece, bundan böyle, yalnız bilgili değil aynı zamanda bilinçli mimar, mühendis, doktor, sosyolog, psikolog, antropolog  v.b. meslek mensuplarının yetişmesine katkıda bulunmak.
(b)   Kuruluş amacı: Güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu, eşdeyişle, “dünyevi değerler”in yerini “uhrevi değerler”in aldığı bir dünya düzeni kurmak.
GALİP BARAN
EKLERİ:
1.   İçişleri Bakanlığı  Emniyet Genel Müdürlüğünün 24. 09. 1998 tarihli yazısı
2.  Başbakanlık Hazine müsteşarlığının 22. 11. 2001 tarihli yazısı
3.  Başbakanlık Halkla İlişkiler Daire Başkanlığının 03. 05. 2005 tarihli yazısı
4.  Başbakanlık Halkla İlişkiler Daire Başkanlığının (BİMER) 28. 1. 2012 tarihli yazısı
5.  20. 08. 2013 tarihli “Diğerkâmlık Andı”
6.  20. 08. 2013 tarihli, “Öğrenciler için Diğerkâmlık Andı”
7. 20. 08. 2013 tarihli, “Trafik terörünü halkın işbirliğinde çözme ve demokrasiyi tabana yayma” projesi
İlgi 8:  M. E. Bakanlığına gönderdiğim, “bilinç konusunda otodidakt (özöğrenimli) olduğumun tescili” konulu, 29. 09. 2013 tarihli başvurum… 
26. 03. 2013

ADRES: Yalı Mahallesi
                 4076 Sokak No: 5/2 PK: 20
                  Tuegutreis-BODRUM

26 Eylül 2013 Perşembe

Dr. NABİ AVCI, MİLLİ EĞİTİM BAKANI

Dr. Nabi Avcı
M. E. Bakanı
ANKARA

KONU: Bilinç konusunda otodidakt (özöğrenimli) olduğumun tescili

Özümden çok sevdiğim sayın Dr. Nabi Avcı,
Çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı (Ahilik), milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda başlattığımız, insanı, davranışlarını ve nedenlerini araştırdığımız, bazıları yerel bazıları merkezi yönetimin sorumluluk alanına giren, devletin “iş yükü”nü azaltmayı öngören, “Bilinç Çağı İnsanı” olmamı sağlayan çalışmaları yaparken yaşam biçimim kökten değişti:

*      “Yasa Bağımlısı” oldum.
*      Kendimi tanımağa başladım.
*       “ Diğerkâm bir kişilik” edindim.
*      “Yurdu ve milleti özden çok sevme” ve “yaratılanları Yaratan’dan ötürü sevme” ilkelerini özümsedim.
*      Bu çalışmaları yaparken, bilinç konusunda uzmanlaştığımın, otodidakt (özöğrenimli) olduğumun farkına vardım ve kendimi Bilinçolog olarak tanımladım.
*      “Bilgi Çağı”nın “yeti” sözcüğüyle sınırlı bilinç kavramını:
(a)   Sorumluluk kavramıyla bütünleştirdim. Ete kemiğe büründürdüm. Somutlaştırdım.
(b)  B(Bilinç) = Z (zaman) x  Ç2 (çabanın karesi) şeklinde ifade ederek bilimselleştirdim.
*     Edindiğim “tecrübi bilgi” ile işlevi ve kuruluş amacı aşağıda açıklanan Bilinç Üniversitesi’ni kurdum…

 Bir “Bilinç Çağı İnsanı” olarak yaptığım bazı işler:
(a)   Başkanı (özümden çok sevdiğim) Ferit Şahenk’e önceki Meclis Başkanlarından (özümden çok sevdiğim) Köksal Toptan’ın TBMM Hizmet Ödülü verdiği, açılışını (özümden çok sevdiğim)Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı Turgutreis Yat Limanını (D-Marin’i);
*      ÇED raporunu hiçe sayarak, Çevre Yasası’nı ihlâl ederek, denizi kirleterek inşa eden,
*     Yaya yolunu, defalarca işgal ederek, Trafik Yasası’nı ihlâl ederek, kamusal, yani (özümden çok sevdiğim) Türk Milleti’ne ait alana tecavüz ederek işleten Doğuş Grubu’nun  yaptığı yolsuzlukları önledim. Kamusal, yani (özümden çok sevdiğim)Türk Milleti’ne ait alana (özümden çok sevdiğimTürkiye’ye) özel alanım gibi sahip çıktım.
(b)    Turgutreis Otobüs Terminali karşısındaki Total Benzin İstasyonunun reklam panosunu yaya yoluna koyarak, Trafik Yasası’nı ihlâl ederek, kamusal yani (özümden çok sevdiğim) Türk Milleti’ne ait alana tecavüz ederek yaptığı yolsuzluğu da aynı şekilde önledim.
(c)    Sokaklarda, yani kamusal, yani özümden çok sevdiğim Türk Milleti’ne ait alanda (Türkiye’de), çöp, izmarit gibi atıkları yıllardır topluyorum. Özümden çok sevdiğim Türk Milleti’ne ait alana (Türkiye’ye) bu şekilde de sahip çıkıyorum. Aslında, özümden çok sevdiğim Dünya’ya sahip çıkıyorum. “Yurdu ve milleti özden çok sevme” ve “yaratılanları Yaratan’dan ötürü sevme” ilkelerini özümsemiş bir “Bilinç Çağı İnsanı” olarak başka türlü davranamıyorum…

Bu arada, özümden çok sevdiğim Türkiye’de benzeri işleri yapan bir başka insanın, Türkiye’yi özünden çok seven başka bir kişinin bulunmadığını da bilmenizi istiyorum…

Diğer taraftan, beni özümden çok sevdiğim Dünya’ya sahip çıkarken gören “Bilgi Çağı İnsanları”,  “sen insanlık için çalışıyorsun“ diyorlar. Ancak kendileri, özümden çok sevdiğim Dünya’ya sahip çıkamıyorlar, yolsuzluk yapanları (Ferit Şahenk gibileri), uyarmıyorlar, insanlık için çalışmıyorlar… 

Özümden çok sevdiğim sayın Dr. Nabi Avcı,
Bu vesileyle, “Bilinç Çağı İnsanı”nın;
(a)
*     Aşırı tüketmeyeceğini, tüketim çılgını olmayacağını
*     Çevreyi kirletmeyeceğini, Çevre Yasası’nı ihlâl etmeyeceğini
*     Trafik kurallarını çiğnemeyeceğini, Trafik Yasası’nı ihlâl etmeyeceğini,
*     Vergi kaçırmayacağını, Vergi Yasası’nı ihlâl etmeyeceğini, kul hakkı yemeyeceğini
eş deyişle, yolsuzluk yapmayacağını, daha da önemlisi, yolsuzluk yapanlarla (Ferit Şahenk gibilerle) mücadele etmekten kendisini alamayacağını İDDİA ediyorum.

(b) “Özümden çok sevdiğim Türkiye”de “Bilinç Çağı İnsanı”na olan ihtiyaca dikkat çekme gereğini duyuyorum…

Şu da var ki; “Bilinç Çağı İnsanı” olmamı sağlayan çalışmaları  yaparken geliştirdiğim, ilk  ve orta öğretim okulları müfredat programına “uygulama dersi” olarak konulması önerisiyle bakanlığınıza defalarca gönderdiğim, gereken özen gösterilerek uygulandığı takdirde, çocuklarımızın da “Bilinç Çağı İnsanı” olmalarını sağlayacağından kuşku duymadığım “Trafik terörünü halkın işbirliğinde çözme ve demokrasiyi tabana yayma  projesi” uygulamaya konmadı.

Bu projenin  öngörüldüğü şekilde uygulanması durumunda; (a) Adaleti sorun olmaktan çıkaracak; bu kadar çok polis, savcı ve hakime ihtiyaç bırakmayacak, (b) Şiddetin her türlüsünden kaçınacak, (c) Türkiye’nin “Bilgi Çağı”nda yaşamakta olan “Muasır Medeniyet”i aşmasını sağlayacak bir sürecin başlayacağını da İDDİA ediyorum…

Özümden çok sevdiğim sayın Dr. Nabi Avcı,
Dikkat çekmek istediğim en yaşamsal konu: Küresel ısınmanın “Bilgi Çağı”nda gerçekleştiği; ozon tabakasının delindiği, buzulların eridiği, yağmur ormanlarının tükendiği, türlerin azaldığı, sonuç olarak, “Bilgi Çağı”nın “bilgi ile sınırlı eğitim anlayışı”nın  felâket olarak tanımlanan Küresel ısınmayı önleyemediği gerçeği karşısında; “Bilgi Çağının Özümden Çok Sevdiğim İnsanı”nın, "bilgi ile sınırlı eğitim anlayışını aşmasının, “Bilinç Çağı”nın “bilinçlendirici eğitim anlayışı” ile buluşmasının, “Bilinç Çağı İnsanı” olmasının, yalnız ülkemiz değil, çilekeş gezegenimiz için olmazsa olmaz  bir KOŞUL  olduğudur…

“Bilgi Çağının Özümden Çok Sevdiğim İnsanları” bilinç sözcüğünü yanlış kullanıyorlar;
*    “Biliyorum”ya da “farkındayım” yerine “bilinçliyim” ya da “bilincindeyim”,
*    “Kasten” ya da “maksatlı” yerine “bilinçli olarak”,
*   Bilinç sözcüğünün fiil olarak kullanıldığında nesne almayacağını bilmedikleri için “bilgilendiriyorum” ya da “bilgi veriyorum” yerine “bilinçlendiriyorum” diyorlar…

SONUÇ OLARAK: Açıklanan gerçekler karşısında bilinç konusunda otodidakt (özöğrenimli) olduğumun tescil edilmesi, ya da bu konuda hangi kurum ya da kuruluşa başvurmam gerektiğinin tarafıma bildirilmesi gerekmektedir.

LÜTFEN DİKKAT: Özümden çok sevdiğim Türkiye’ye sahip çıktığımın tescili amacıyla yapmış bulunduğum bu başvurunun gereğinin yapılmaması, bilinç konusunda otodidakt (özöğrenimli) olduğumun tescil edilmemesi durumunda büyük bir vebal altına gireceğinizi hatırlamak durumunda olduğumu takdirlerinize arz ederim.

Saygılarımla.

Turgutreis, 26. 09. 2013

Bilinç Üniversitesi Kurucusu
Bilinçolog Galip (Diğerkâm)Baran

TEL: (0252) 382 34 77 / (0535) 844 84 76
E-POSTA: galipbaran@windowslive.com

Bilinç Üniversitesi’nin
(a)    İşlevi: “Bilgi Çağı”  üniversitelerinin, zamanla Bilinçoloji Ana Bilim Dalına dönüşebilecek “Bilinç Enstitüsü” ya da “Bilinç Kürsüsü” gibi bölümler kurmalarına yardımcı olmak; böylece, bundan böyle, yalnız bilgili değil aynı zamanda bilinçli mimar, mühendis, doktor, sosyolog, psikolog, antropolog  v.b. meslek mensuplarının yetişmesine katkıda bulunmak.

(b)   Kuruluş amacı: Güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu, eşdeyişle, “dünyevi değerler”in yerini “uhrevi değerler”in aldığı bir dünya düzeni kurmak.